Azmi Karamahmutoğlu, ''Esad düştü, kel göründü'

İşte o toplantıda Azmi Karamahmutoğlu’nun basına yaptığı açıklamalar:

Değerli basın mensupları, kıymetli Türk kamuoyu haftalık olağan basın toplantısı için Zafer Partisi İstanbul İl Başkanlığı'nda birlikteyiz. Geçen hafta, 8 Aralık 2024 tarihinde Suriye devlet başkanı Beşar Esad'ın ülkesini terk etmesiyle birlikte Suriye'de 2011 yılında silahlı isyanlarla başlayan 13 yıllık iç savaş Baas Rejimi’nin kaybetmesiyle birlikte sona ermiştir. Suriye İç Savaşı 13 yılın sonunda sona ermiştir. Artık güney komşumuz Suriye'de yeni bir dönemin taşları döşeniyor.

Taşları döşenen bu yolda ilerleyen aracın dümeninde, direksiyonunda hem Birleşmiş Milletlerin hem de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin listesinde terör örgütü olarak kaydı düşülen HTŞ'nin, Heyet Tahrir El Şam'ın başındaki Ebu Muhammed Colani var. Direksiyonda Colani'nin olduğu bir taşıt Şam yollarında Suriye'nin başkentine doğru ilerliyor ve yeni Suriye'nin yönetiminin oluşumunda söz sahibi olacak olan örgütlerin başat örgüt lideri olarak Colani'yi görüyoruz. Hayırlara vesile olması dileğiyle. Suriye'de yaşanan iç savaşta 600 binden fazla insan hayatını kaybetti.

Ve bugüne değin resmi açıklamalardan bildiğimiz 8 milyon Suriye vatandaşı yurt dışına gitmek zorunda kalmıştı. Ancak henüz daha bugün Sayın Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Suudi Arabistan medyasına vermiş olduğu beyanattan öğrendiğimize göre bu sayı 10 milyon imiş. Evet, 10 milyon Suriyeli vatandaş, ülkesini terk etmek zorunda kalmış. Bu iç savaştan sebep.

Malumunuz en fazla Suriyeli sığınmacıyı, kaçağı barındıran ülke Türkiye'dir. Fakat buna rağmen 10 milyon olarak İçişleri Bakanlığı'nın açıklamış olduğu sayıdan yine İçişleri Bakanlığı yani AKP hükümeti topluca, Türkiye'deki sığınmacıların, doğru ifadeyle geçici koruma altındaki Suriyelilerin sayısını 3,5 milyon olarak vermekte. Oysa Biliniyor ki bu sayı ülkemizdeki gerek kayıt altında, gerek kayıtsız Suriyeli sığınmacıların, kaçakların geçici koruma statüsü altındakilerin toplam sayısı 5 milyonun üstünde. Bu kayıtlar da bir kenarda dursun.

Suriye'deki iç savaş malum olduğu üzere sadece Suriye'nin kendi iç dinamiklerinden kaynaklı değildi. Suriye dışından birçok etken bu iç savaşın başlamasında ve devam etmesinde aktördü. 13 yıllık savaşın doğurmuş olduğu zarar da nitekim, bunun ve bunun etkisi de yine Suriye ile sınırlı kalmamıştır. Başta Türkiye ve Lübnan olmak üzere, bu komşular olması sebebiyle, İran'dan Rusya'ya ve Avrupa Birliği'ni oluşturan birçok ülkeye kadar bu Suriye iç savaşının olumsuz etkilerini, zararlarını görmüşüzdür.

Fakat sınır komşusu olması sebebiyle diğer birçok ülkeden etkilenen birçok ülkeden farklı olarak Türkiye kendi ulusal güvenliğini doğrudan tehdit etmesi sebebiyle Suriye'deki iç savaşın, Suriye'nin içine askeri varlığıyla da müdahale etme zarureti gereği duymuştur. Türk Silahlı Kuvvetleri, Suriye'ye girmek zorunda kalmıştır. 2011 yılında başlayan Suriye İç Savaşı'nda ordumuz, Türk Silahlı Kuvvetleri çeşitli harekatlar ve çatışmalar sonucunda ne yazık ki şehitler de vermiştir. Şehitlerimizin sayısı harekatların türüne ve dönemine göre farklılık göstermektedir.

Harekatlara göre şehitlerimizin, kayıplarımızın sayısını bir kez daha Türk kamuoyuna ve Türk medyasına hatırlatmak istiyorum. Fırat Kalkanı Harekatı Ağustos 2016, 8 yıl önce başlamıştı ve Mart 2017'ye kadar sürmüştü. Fırat Kalkanı Harekatı'nda bu harekat sırasında Türk Silahlı Kuvvetleri 72 askerimizi şehit vermiştir. Zeytindalı Harekatı, Ocak 2018, Ağustos 2019.

Zeytindalı Harekatı'nda, 61 Türk askeri şehit olmuştur. Barış Pınarı Harekatı, 2019 Ekim, 2019 Kasım. Barış Pınarı Harekatı'nda, 16 Türk askeri şehit olmuştur. İdlib Harekatı, Ekim 2017'de başlayıp günümüze kadar devam etmekte olan İdlib Harekatı, bu bölgede yaşanan çatışmalarda şehit olmuştur.

Bu verilere göre Suriye İç Savaşı süresince Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, ordumuzun şehit verdiği toplam asker kaybı yaklaşık olarak 236 ila 250 arasında değişmektedir. Bu sayılar farklı kaynaklarda ve raporlarda değişiklik göstermektedir. Türkiye'mizin, Türk yurdunun güvenliği için şehit olan kahraman askerlerimizin aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyor ve onların geride bıraktıkları gururlu ailelerine sabırlar diliyoruz. Saygıdeğer Türk kamuoyu, Suriye İç Savaşı’nın ülkemize zararı verdiğimiz yüzlerce askerden, şehit askerden ibaret değildir.

Bu büyük acıların yanında, kayıpların yanında ağır ekonomik faturalar ödemek zorunda kalmışızdır. Suriye'nin içinde harcadığımız insani yardımlar, sosyal yardımlar, yatırımlar, askeri harcamalardan doğan oluşan ekonomik harcamalar, kayıplar, şimdilik bunlar muhasebe dışındadır. Bunların muhasebesi, çetelesi, toplamı, gideri, mizanı elimizde yok, açıklanmamıştır. Beyan edilmiş bir rakam henüz elimizde yoktur.

Bu hesap sonradan görülür. Fakat muhasebesi yapılabilen bir diğer harcama ülkemizde koruma altındaki geçici statüye sahip olan geçici sığınmacı statüsüyle barındırdığımız Suriyelilere yapmış olduğumuz onlarca milyar dolarlık harcamalardır. Bu kayıtlar elimizde vardır. 13 milyon kayıtlı ve kayıtsız toplamda kaçak ve sığınmacıyla birlikte dünyada en fazla yasa dışı kaçak nüfusu barındıran ülke Türkiye'dir.

Bunun beraberinde en fazla kaçak ve sığınmacıyı barındırıyor olmamızın beraberinde Suriye'deki İç Savaş sebebiyle ülkesini terk eden Suriyelilerden en kalabalık nüfusu en kalabalık Suriyeli nüfusunu kayıtlı-kayıtsız toplamda 5 milyonun üstündeki bir Suriyeli nüfusu da yine Türkiye barındırmakta, 13 yıl boyunca barındırmak, beslemek zorunda kalmışız ve halen de barındırıyor, bakıyoruz. Şimdi artık İran ve Rusya'nın desteğini kaybeden Baas Rejimi dönemi bitti. Ve Esad düştü. Kel göründü.
Gelin şimdi değerli basın mensupları, o keli konuşalım. Zafer Partisi, ülkemizdeki yasa dışı kaçak nüfusa ve göçe dikkat çektikçe hükümet çevreleri ve hükümetin kamu kaynaklarından beslemiş olduğu hükümet medyası ve orada kamu kaynaklarından beslenerek maaş alan gazeteciler, yorumcular, kalemşorlar. Bunlar, kaçak ve sığınmacılar sanki sadece Suriyelilerden ibaretmiş gibi konuyu işlediler, halen de böyle işliyorlar.

Zafer Partisi, yasa dışı kaçak nüfus, sığınmacılar, göçler dedikçe hükümet çevreleri bunu ‘Suriyeliler Suriyeliler’ diye algıladı. Çünkü Suriye'deki İç Savaş üzerinden Türk kamuoyunun vicdanına seslenmek, sığınmak, oynamak istedi. Oysa Türkiye'deki toplam kaçak nüfus 13 milyon, bunun sadece 5-6 milyonunu Suriyeliler oluşturuyor. Suriyeliler bunun sadece bir bölümü. Ancak en kalabalık bölümünü oluşturmaktadır. Yoksa Afrika'dan Afganistan'a, Pakistan'dan Orta Doğu'ya kadar çok farklı coğrafyalardan toplamda 13 milyon yasa dışı kaçak nüfusu Türkiye'mizde, içimizde, aramızda üstelik kanunlarımızı, hukukumuzu yok sayarak bizimle birlikte yaşamaktadırlar. Ülkemizdeki Suriyelilerin önemli bir bölümü kayıt altında olanlar, çünkü tamamı kayıtlı değil. Önemli bir bölümü ‘geçici koruma statüsü’ altındadır.

Buradaki bulunma hüviyetleri budur. Geçici koruma statüsü. Suriye'deki iç savaş nedeniyle Türkiye'ye kitlesel olarak gelen Suriyelilere sağlanan özel bir statüdür bu. Bu statü Türkiye'nin 1951 Cenevre Sözleşmesi'ndeki coğrafi çekinceyi uygulamasından dolayı Suriyelilerin mülteci statüsü alınmamasını sağlamıştır.

Bizim doğu sınırlarımızdan gelecek olanlara mülteci sıfatı, statüsü verilmez, verilemez. Yani hukuken ülkemizde bulunan Suriyeliler ne mültecidir ne de göçmendir. Her kim ki ülkemizde bulunan Suriyeliler için mülteci, sığınmacı, göçmen, muhacir kavramını kullanıyorsa ya bilgisizliğinden, cahilliğinden böyle konuşuyordur ya da maksatlı, art niyetlidir gerçek niyetini gizlemek, örtmek için bu kavramları bu şekilde kullanıyordur. Çünkü ülkemizdeki Suriyeliler tekrar ediyorum ne mültecidir ne de göçmendir.

Onlar geçici koruma statüsü altındaki Suriye vatandaşlarıdır. Bu statü Türkiye'nin 2014 yılında henüz daha 2014 yılında AKP iktidarı zamanında yürürlüğe koymuş olduğu geçici koruma yönetmeliği ile düzenlenmiştir. Kanunlarla düzenlenmiştir. Şimdi ‘Esad düştü, kel göründü’ dedik ya.

Baas Rejimi’nin bitmesiyle sonuçlanan Suriye İç Savaşı nihayete erdiğine göre ülkemizdeki resmi sayıları 3,5 milyonu bulan geçici koruma altındaki Suriyelilerin ülkemizde kalma sebepleri ve gerekçesi ortadan kalkmıştır. Bunun kalkmasıyla birlikte hukuki statüleri de ortadan kalkmıştır. Baas Rejimi’nin bitmesiyle birlikte AKP'nin Türkiye'yi dünya milletler karması bir göçmenistan yapma projesinin bahanelerinden biri de ortadan kalkmıştır. Artık Suriye'den sığınmacı, kaçak almak zorunda değiliz ve buradaki bulunanlara da bakmak zorunda değiliz.

Buraya gelmiş olanları, geçici koruma statüsü altında bulunanları, birileri halen daha burada muhafaza etmek istiyorsa, ebedi muhafaza etmek istiyorsa, Türkiye'nin nüfusuna milyonlarca, başka milletlerden Suriye'dense şayet Arap milletinden, milyonlarca nüfusu Türkiye'nin nüfusuna karıştırıp Türk nüfusunu seyreltmek, kendisine seçmen devşirtmek isteyenler varsa, bu sebeple onlara başının üstünde yerler arıyorsa, dileyen kafasının büyüklüğüne göre kaç tane kaçağı sığınmacıyı sığdırabiliyorsa kafasının üstüne, o kadarına başının üstünde yer verebilir. Fakat halkımızın önemli bir kısmı açlık sınırının ve ondan daha büyük bir kesiminin yoksulluk sınırının altında yaşadığı Türkiye'mizde Türk halkı bu milyonlarca kaçağı daha fazla beslemek sırtında taşımak istemiyor. Kaldı ki buna mecbur da değil. Türkiye'deki 13 milyonluk kaçak nüfusun 5 milyondan fazlasını oluşturan Suriyelilerin ya da resmi açıklamalara göre tutun ki 3,5 milyonluk Suriyeli nüfusun değerli arkadaşlar %50'si 3,5 milyonun yarısı 18 yaş altı bir nüfustan oluşuyor.

Yani neredeyse 2 milyona yakın bir nüfus 18 yaşın altı sadece Suriyelilerden oluşan. yani okul çağındaki öğrenci bir nüfus bu. Bu öğrenci nüfusun sadece bu öğrenci nüfusun eğitim sistemimize getirmiş olduğu yükü ve doğurttuğu aksaklıkları, sınıflardaki yığılmaları Türk halkının çocuklarını okutan özellikle ilk, orta ve lise çağında çocukları olan Türk halkının dikkatine sunmak istiyoruz. Artık geçici koruma altındaki Suriyelilerin, bu uzun süren misafirliği sonlandırılmalı.

Ülkelerine geri dönüşün koşulları hızlıca uygulamaya konulmalıdır. Bunu da yapacak olan en başta bu Suriyelileri buraya davet edip alıp onlar için yasa çıkartan, bakan, besleyen halkın verdiği vergilerle halkın kesesinden asgari ücretliliğin emekliliğin çalışan maaşlı ücretli kesimin ödediği vergilerle bunlara bakan AKP hükümeti en başta bu tedbirleri almalı, hızlıca uygulamaya koymalıdır. Yani Suriyeliler için eve dönüş süreci başlatılmalıdır. Ülkemizdeki kaçak ve yasa dışı nüfus şüphesiz sadece Suriyelilerden ibaret değildir.

Ülkemize Ekonomik, sosyal, kültürel, sağlık, güvenlik ve demografik nüfus açılarından büyük yük olan bu zoraki ve bir de hırsızlama misafirlik artık bir son bulmalıdır. Bu misafirlik sona ermelidir. 8 Aralık tarihinde Baas Rejimi’nin çökmesi, Esad'ın ülkesini terk etmesiyle birlikte AKP hükümetinin kamu kaynaklarından beslemiş olduğu medyada kalem tutan, konuşan, lafazanlık edenler her nedense buradan kendilerine bir zafer havası çıkarmış olmalılar. Belli ki Şam'a giden, HTS terör örgütü ve onun başındaki Muhammed Colani ile bir özdeşleştirme görmüş olmalılar ki kendilerinde bir zafer havası çıkartarak dönüp sanki Zafer Partisi burada politikalarında haksız çıkmış gibi Zafer Partisi'nin elindeki politikanın alındığına dair lakırdılar etmişler. Değerli arkadaşlar öncelikle şunu söyleyelim ki Baas Rejimi’nin çökmesi ve Esad'ın gitmesiyle birlikte Suriyelilerin Türkiye'de geçici koruma statüsünde bulunan Suriyelilerin Suriye'ye geri dönüşünün önü açıldıysa ve geri dönüyorlarsa bu Zafer Partisi politikalarının haklılığını ve doğruluğunu gösterir. Çünkü biz daha ilk günden itibaren buradaki Suriyeliler ülkelerine geri dönmelidir diyorduk. Bugün dönüyorlarsa bu bizim haklılığımızı gösterir.

Ancak Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın AKP Sakarya İl Kongresi'nde yapmış olduğu konuşmadan anlıyoruz ki AKP Genel Başkanı dönmek istemeyenler dönmeyebilir, burada kalabilirler ebediyen diye söylüyor. Orada Baas Rejimi çöktüğü ve Esad artık orada olmadığı halde Türkiye'deki Suriyeliler halen daha Suriye'ye geri dönmüyorsa, Türkiye'de kalıyorlarsa, bu durum da yine Zafer Partisi'nin politikalarının haklılığını ve doğruluğunu gösterir. Evet, her halükarda Zafer Partisi ülkemizdeki kaçak nüfus, göçmen, sığınmacı, ilgili politikalarında haklıdır. Uyarılarında haklıdır.

Türk kamuoyunun gündeminde yokken var olan siyasi partilerin hiçbiri bu konuyu ele almazken hatta aksine buraya gelmiş olan sığınmacıların, kaçakların ülkemizde kalmaları için entegrasyon politikaları geliştirirken yalnızca Zafer Partisi, var olan ve büyümekte olan gelen tehlikeye karşı Türk halkını uyarmış ve kurumları bu meseleye sayıp çıkmak için harekete geçirmiştir. Beraberinde tekrar ediyorum ülkemizdeki kaçak ve sığınmacılar yalnızca Suriyelilerden ibaret değildir. Toplamda 13 milyondur bunların nüfusu ve 5-6 milyonu Suriyelilerden oluşmaktadır. Yani Esad düştü bu sorun ortadan kalktı diyemezsiniz çünkü Suriyeliler hala daha burada geri dönmediler.

Tutun ki Suriyelilerin tamamı dönmüş olacak olsa bile bu sorun halen daha elimizdedir. Afganistan'dan gelen, Pakistan'dan gelen, Afrika'daki hemen hemen bütün ülkelerden gelip doluşan, Orta Doğu'dan, diğer ülkelerden ülkemizde gelip yaşamaya, ülke kaynaklarını sömürmeye, içinde tek bir damla teri, alın teri, tek bir damla kanı olmayan, bu sığınmacıların, kaçakların, göçmenlerin bu ülkenin kaynaklarını sömürerek burada hayat sürmelerine, sefa sürmelerine rıza gösterecek değiliz. Zafer Partisi bu konuda uyarlarını yapmaya devam edecektir. Ve beraberinde kaldı ki Zafer Partisi'nin tek politikası şüphesiz ülkemizdeki sığınmacılar ve kaçaklara ilişkin değildir.

Türk halkının refahını ve mutluluğunu işleyen Zafer Partisi'nin Hükümetteki AK Parti'nin uygulamış olduğu eğitim politikalarına getirdiği itirazlar, sağlık politikalarına getirdiği itirazlar, yaşatmış olduğu ekonomik buhrana ilişkin getirmiş olduğu itirazlar ve bu sahalardaki itirazlarının beraberinde ortaya koymuş olduğu çözüm önerileri Türk seçmeninin, Türk seçmenini iyi anlatabildiği takdirde yapacak olduğumuz iştir. Yani Zafer Partisi'nin iktidarıdır. Türk vatanperverleri, Türk milliyetçileri iktidar olduğunda bugüne değin Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluşundaki ana sütunları aşındıran bütün politikalar Ankara'dan başkentten uzaklaştırılacak ve kuvvetli bir restorasyon sürecine girilecektir. Suriye'de değerli basın mensupları, 2011 yılında başlayan iç savaş Suriye'nin kuzeyinde ne yazık ki sınırımıza yapışık bir halde, Suriye'nin PKK'sı olan YPG'nin devletleşme çabasını doğurmuş, fiili bir durum yaratmıştır ki bu fiili durum halen daha sürmektedir.

Şimdi Suriye'de Birçok bileşeniyle birlikte yeni yönetimi ele alacak olanlara söyleyeceklerimiz var. Sözümüz var. Ve beklentilerimiz var. Çünkü Suriye İş Savaşı'nın konuşmanın başından beri anlattığım şekilde en fazla zararını çeken ülkelerden biri biziz. Türkiye ve Türk halkı.

O sebeple Suriye'de yeni oluşacak olan yönetimde söz sahibi olduğumuza inanıyoruz. Çünkü zararını çokça çektik. Suriye'nin yönetimini ele alacak olan Baas sonrası yeni yönetim birinci olarak sınırımızda, Türk ve Türkiye düşmanı bir terör örgütünün kurumsal bir yapıda oluşmasına bir kurumsallık kazanmasına izin vermemeli Bir örgüt olarak da, terör örgütü olarak da, silahlı bir terör örgütü olarak da orada bulunmasına izin vermemelidir.

Oradaki terörist unsurlar dağıtılmalıdır. İki, Suriye'den oluşacak olan yeni yönetim, ülkedeki Türkmen nüfusu yani Suriyeli Türklerin kendi yurtlarında haksızlığa uğramayacaklarını güvence altına almalıdır. Zafer Partisi olarak Suriyeli Türklerin herhangi bir haksızlığa, kendi yurtlarında bir haksızlığa, hukuksuzluğa uğrayıp uğramayacaklarının bugüne değin olduğu gibi bundan sonra da takipçisi olacağız.

Ve yine Zafer Partisi olarak Suriye'de oluşacak olan yeni yönetimi, Türkiye'mizde geçici koruma statüsünde bulunan sayıları 5 milyondan fazla olan Suriyeli vatandaşların kendi ülkelerine dönüşünü kolaylaştıracak ve hızlandıracak sürecin bir an önce başlatılmasını bu yönetimden bekliyoruz. Bu süreç bir an önce başlatılmalı. Türkiye'deki Suriyelilerin uzun süren misafirliği sona erdirilmelidir. Hepinize katılımınız ve dinlediğiniz zaman ayırdığınız için çok çok teşekkür ediyorum.