Reklam kod içeriği yüklenmemiş.
Reklam kod içeriği yüklenmemiş.

Sosyal Bilimler Lisansüstü Eğitimindeki Sorunlar...

GÜNDEM 26.06.2020 - 12:04, Güncelleme: 29.08.2022 - 15:26
 

Sosyal Bilimler Lisansüstü Eğitimindeki Sorunlar...

Türk üniversite sisteminde başlangıcından beri Sosyal Bilimler Enstitüleri Batı’daki muadillerine göre zayıf bir konumdadırlar. Bir nevi öğrenci işler bürosu hüviyetindeler. Belli bir ihtisas alanında derinlemesine araştırma projeleri yürüten ve eğitim veren kurumlar olan enstitüler, dünyada üretilen bilimsel yayın ve patentin büyük kısmının üretim üssüdürler.
Biz bu yapısal dönüşüm iyi niyetli bazı atılımlara rağmen tam olarak gerçekleştiremedik. Bu dönüşümü münhasır bir konu olarak ele alma zarureti vardır. Sosyal Bilimler Enstitüleri bünyesinde eğitim veren Sosyal bilimlerin tüm alanlarında (Tarih, Sosyoloji, Arkeoloji, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı vb) programlarında lisansüstü öğrenci alırken “ilgili alt ihtisas alanının belirtilmemesi” büyük karışıklık yaratmaktadır. Belli disiplinlerde yığılma olurken belli disiplinler boş kalmaktadır. NİTELİK KAYBINA NEDEN OLUYOR Genel Türk Dili ve Edebiyatı veya Sosyoloji, Felsefe doktorası diye bir şey 2020 yılında ayıptır ama uzunca bir süredir bizde olabiliyor. Ortaçağ Tarihi, Yakınçağ Tarihi, Eski Türk Edebiyatı doktorası olur ama Türk Dili ve Edebiyatı doktorası münhasıran olamaz. Böyle olduğu takdirde o bölümde hangi hoca veya eğilimler hakimse çoğu kere ders yükü kaygısıyla saçma sapan eğitimler ve ihtisaslar yaptırılmaktadır. Aday alanındaki bilgi ve eğitimleri tam olarak alamadan mezun olmaktadır. Kadroya atanma esnasındaki sıkıntılar ayrı bir konu. Bu yolla, üniversiteler hızlı biçimde nitelik ve seviye kaybetmektedir. Enstitü anabilim dalları bünyesinde genel adlarla doktora ve yüksek lisans eğitimi yaptırılması son derece mahzurlu sonuçlar vermektedir. Bir alanda ihtisas demek olan lisansüstü eğitimde aday, kendi alanından bir veya iki ders alarak diğer alanlardaki derslerle programı tamamlayabilmektedir. Biraz daha açık anlaşılması için şu örneği vermekte fayda var. Aday ortopedi ihtisası yaparken kardiyoloji, göz ve beyin cerrahisi dersleriyle eğitimini tamamlamaktadır. Nükleer fizik doktorası yaparken başka bir alana ait ilgisiz dersleri alabilmektedir. Burada disiplinlerarası çalışmalar bağlamında danışman öğretim üyesi onayıyla farklı derslerin takibinden farklı bir durumla karşı karşıyayız. Ortaya karışık diye bir yemek sunum kültürünün bizim mutfak kültürümüzde olması boşuna değilmiş demek! EN FAZLA 5 TEZ DANIŞMANLIĞI Esnaf ve rençper duyarsızlığıyla bu tablo üniversite yönetimlerince seyredilmektedir. Yeterli öğretim üyesi yoksa böyle bir üniversitede lisansüstü program açılmaması lazımdır. Bir anabilim dalında bir öğretim üyesi en fazla 5 tez danışmanlığı yürütebilmelidir. Onlarca danışmanı olan hocalarımız var, onlara da yazık oluyor böylelikle. SSR döneminde Sibirya’da tek tek insanları vaftiz etmekten bunalan Papaz halkı toplu olarak Lena Nehrine sokup toplu vaftiz edermiş. Böylesi lisansüstü eğitim toplu vaftize benzemektedir. Aday öğrenci o anabilim dalında başkaca öğretim üyeleri varsa onlardan da ders alabilmelidir. Bu işleyişi gözetme yetkisi bölüm başkanında ve enstitü müdüründe olmalıdır. Yüksek lisans ve doktora tez danışmanlığı için adaya ve öğretim üyesine bir araştırma bütçesi tahsis edilmeli, ilgili öğretim üyesine Türkiye şartlarında bu işi ciddiyetle takip edebileceği bir ücret verilmelidir. Türkiye bunu sağlayacak imkanlara sahiptir. Bir tercih meselesidir. Aksi takdirde kitap almadan, literatür takip etmeden sadece imla hatalarını düzelterek, tez yazım kılavuzu etrafında konuşarak, tez yürüterek akademik atılım yapamayız. YÖK KONUYU ELE ALMALI Eğer yeterli sayı varsa o alanda bütün alt birimleriyle lisansüstü eğitim verilebilmelidir. Yeterli eleman yoksa programlar bu amaçla kurulmuş belli merkezlere yönlendirilmelidir. Lisansüstü eğitimi ve ARGE’yi ciddiye almak, bürokratik ve akademik kulislere ve nüfuzlara heba etmemek zorundayız. Bir alanda bir profesör öğretim üyesi varsa o alandaki inisiyatif Batı üniversitelerinde o disiplinin profesöründedir. Ölçütle, tanımlar, yeterlilikler ortaya konulduktan sonra akademik yaratıcı inisiyatife imkan tanınmalıdır. İlgili alt disiplinde bir profesör öğretim üyesi dahi varsa bırakın eğitim o hocanın disiplininde “sınırlı sayıda öğrenciyle” açılabilsin. Ortaya karışık doktora son tahlilde “doğan görünümlü şahinlerle” sonuçlanıyor. Yüksek Öğretim Kurulumuzdan kangrenleşmiş bu soruna el atması için meseleyi dikkatlerine sunuyoruz.  Prof. Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ
Türk üniversite sisteminde başlangıcından beri Sosyal Bilimler Enstitüleri Batı’daki muadillerine göre zayıf bir konumdadırlar. Bir nevi öğrenci işler bürosu hüviyetindeler. Belli bir ihtisas alanında derinlemesine araştırma projeleri yürüten ve eğitim veren kurumlar olan enstitüler, dünyada üretilen bilimsel yayın ve patentin büyük kısmının üretim üssüdürler.

Biz bu yapısal dönüşüm iyi niyetli bazı atılımlara rağmen tam olarak gerçekleştiremedik. Bu dönüşümü münhasır bir konu olarak ele alma zarureti vardır.

Sosyal Bilimler Enstitüleri bünyesinde eğitim veren Sosyal bilimlerin tüm alanlarında (Tarih, Sosyoloji, Arkeoloji, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı vb) programlarında lisansüstü öğrenci alırken “ilgili alt ihtisas alanının belirtilmemesi” büyük karışıklık yaratmaktadır. Belli disiplinlerde yığılma olurken belli disiplinler boş kalmaktadır.

NİTELİK KAYBINA NEDEN OLUYOR

Genel Türk Dili ve Edebiyatı veya Sosyoloji, Felsefe doktorası diye bir şey 2020 yılında ayıptır ama uzunca bir süredir bizde olabiliyor. Ortaçağ Tarihi, Yakınçağ Tarihi, Eski Türk Edebiyatı doktorası olur ama Türk Dili ve Edebiyatı doktorası münhasıran olamaz. Böyle olduğu takdirde o bölümde hangi hoca veya eğilimler hakimse çoğu kere ders yükü kaygısıyla saçma sapan eğitimler ve ihtisaslar yaptırılmaktadır. Aday alanındaki bilgi ve eğitimleri tam olarak alamadan mezun olmaktadır. Kadroya atanma esnasındaki sıkıntılar ayrı bir konu. Bu yolla, üniversiteler hızlı biçimde nitelik ve seviye kaybetmektedir.

Enstitü anabilim dalları bünyesinde genel adlarla doktora ve yüksek lisans eğitimi yaptırılması son derece mahzurlu sonuçlar vermektedir. Bir alanda ihtisas demek olan lisansüstü eğitimde aday, kendi alanından bir veya iki ders alarak diğer alanlardaki derslerle programı tamamlayabilmektedir. Biraz daha açık anlaşılması için şu örneği vermekte fayda var. Aday ortopedi ihtisası yaparken kardiyoloji, göz ve beyin cerrahisi dersleriyle eğitimini tamamlamaktadır. Nükleer fizik doktorası yaparken başka bir alana ait ilgisiz dersleri alabilmektedir. Burada disiplinlerarası çalışmalar bağlamında danışman öğretim üyesi onayıyla farklı derslerin takibinden farklı bir durumla karşı karşıyayız. Ortaya karışık diye bir yemek sunum kültürünün bizim mutfak kültürümüzde olması boşuna değilmiş demek!

EN FAZLA 5 TEZ DANIŞMANLIĞI

Esnaf ve rençper duyarsızlığıyla bu tablo üniversite yönetimlerince seyredilmektedir. Yeterli öğretim üyesi yoksa böyle bir üniversitede lisansüstü program açılmaması lazımdır. Bir anabilim dalında bir öğretim üyesi en fazla 5 tez danışmanlığı yürütebilmelidir. Onlarca danışmanı olan hocalarımız var, onlara da yazık oluyor böylelikle. SSR döneminde Sibirya’da tek tek insanları vaftiz etmekten bunalan Papaz halkı toplu olarak Lena Nehrine sokup toplu vaftiz edermiş. Böylesi lisansüstü eğitim toplu vaftize benzemektedir.

Aday öğrenci o anabilim dalında başkaca öğretim üyeleri varsa onlardan da ders alabilmelidir. Bu işleyişi gözetme yetkisi bölüm başkanında ve enstitü müdüründe olmalıdır. Yüksek lisans ve doktora tez danışmanlığı için adaya ve öğretim üyesine bir araştırma bütçesi tahsis edilmeli, ilgili öğretim üyesine Türkiye şartlarında bu işi ciddiyetle takip edebileceği bir ücret verilmelidir. Türkiye bunu sağlayacak imkanlara sahiptir. Bir tercih meselesidir. Aksi takdirde kitap almadan, literatür takip etmeden sadece imla hatalarını düzelterek, tez yazım kılavuzu etrafında konuşarak, tez yürüterek akademik atılım yapamayız.

YÖK KONUYU ELE ALMALI

Eğer yeterli sayı varsa o alanda bütün alt birimleriyle lisansüstü eğitim verilebilmelidir. Yeterli eleman yoksa programlar bu amaçla kurulmuş belli merkezlere yönlendirilmelidir. Lisansüstü eğitimi ve ARGE’yi ciddiye almak, bürokratik ve akademik kulislere ve nüfuzlara heba etmemek zorundayız.

Bir alanda bir profesör öğretim üyesi varsa o alandaki inisiyatif Batı üniversitelerinde o disiplinin profesöründedir. Ölçütle, tanımlar, yeterlilikler ortaya konulduktan sonra akademik yaratıcı inisiyatife imkan tanınmalıdır.

İlgili alt disiplinde bir profesör öğretim üyesi dahi varsa bırakın eğitim o hocanın disiplininde “sınırlı sayıda öğrenciyle” açılabilsin. Ortaya karışık doktora son tahlilde “doğan görünümlü şahinlerle” sonuçlanıyor.

Yüksek Öğretim Kurulumuzdan kangrenleşmiş bu soruna el atması için meseleyi dikkatlerine sunuyoruz.

 Prof. Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tekhabergazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.