Reklam kod içeriği yüklenmemiş.
Reklam kod içeriği yüklenmemiş.

SİYASET POTASINDA YOK OLMAK...

GÜNDEM 08.10.2020 - 10:33, Güncelleme: 29.08.2022 - 15:26
 

SİYASET POTASINDA YOK OLMAK...

Siyasetle ilgilenmeyen aydınları bekleyen sonuç, cahiller tarafından yönetilmeye razı olmaktır. Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden, içerideki cephenin suskunluğudur. Mustafa Kemal Atatürk
Çok değil, bundan 30 yıl evvel fakir ama gururlu bir genç vardı. Yoksulluğun saflığında, hayata tutunmakta zorlanan fakat dirayetli duruşu ve kararlılığı sayesinde kendi rotasını çizebilen bir genç… Liseyi bitirip tıp fakültesini kazandığında sevincini görmeliydiniz bu aslan parçasının. 6 yıl boyunca, kimi zaman kuru ekmek-çorba ile karnını doyurdu. Bazı geceler aç uyudu, eş-dostun verdiği giysileri giydi ama azmini kaybetmeyerek öğrenimini tamamlayıp doktor oldu. Yıllardan beri cevap aradığı, ‘’Yoksullar fakir oldukları için mi gururludur yoksa gururlu oldukları için mi fakirdir?’’ sorusuna artık cevap bulacak yaşa ve konuma gelmişti. Çocukken izlediği eski Türk filmlerinde, yoksul emekçi sınıfın gururlu, zengin sosyetiklerin ise lüks yaşam için onurunu ayaklar altına seren, gurursuz tipler olduğu aklında yer etmişti.  Fakat o fakir ama gururlu genç şimdi artık böyle düşünmüyordu. Eski Türk filmleri insanların başarılı olmak için kendinden ödün vermesini vurgulasa da, gerçek hayatta aksine, işinde başarılı olamadığı için kendinden ödün vermek zorunda kalan insanlarla karşılaşmak gayet normaldi. Oysa, yaptığı iş de en iyi olanlar taviz vermek zorunda kalmazlardı. Birikimlerinin çok fazla üstünde beklentileri olanlar ise en fazla tavizi vermek zorunda kalanlardı. Artık, kafasını yıllarca kurcalayan soruların cevabını bulan genç doktor, mesleğini en iyi şekilde icra ederek tavizsiz yaşamın keyfini çıkarabilirdi.   Doktorluk yıllarında, Tanrı’ya her gün dua ederek ondan, bol müşteri ve istediği lüks yaşamı diledi. Fakat, yaşadığı ülkede bu düşüncelerinin hiçbir hükmü olmadığını, Tanrı’nın bu şekilde isteğini gerçekleştirmeyeceğini kısa zamanda farketti. Hasretini duyduğu lüks yaşamın sırrı siyasetteydi. Potansiyelinin çok üstünde olan yerlere gelebilmenin yolu siyaset sahnesinden geçiyordu. Derhal kolları sıvadı ve mesleğinin de verdiği avantajı kullanarak, insanlara ölümü gösterip sıtmaya razı olmalarını sağlamanın yollarını keşfetti. Siyasette her yolun mübah olduğunu öğrenen doktor gencimiz önce kendisine yakın bulduğu partiden aday adayı oldu. Buradan aday gösterilmeyince kızıp başka partiye geçti ve bu defa başka partiden aday gösterildi. Adaylığı sonucunda hem kendisi, hemde oylarını çaldığı ilk aday adayı olduğu partisi seçimi kaybetti. ‘’Bu daha başlangıç, mücadeleye devam’’ sloganını kendine şiar edinerek eski partisine hızlı bir dönüş yaptı. Nasıl olsa kaybedilen seçimin hesabını soracak kimse yoktu eski partide. Üstüne birde seçimde tekrar aday gösterilerek ödüllendirildi ama yine kaybetti. Artık hedef büyütmek gerekiyordu, genel merkezi sıtmaya nasıl razı edeceğinin formülü elindeydi… Önce il sekreteri olarak görev alan genç doktorumuz daha sonra hedefi biraz daha büyüterek il başkanlığına soyundu. Mezhep-Atatürkçülük-Devrimcilik-Faşizm söylemleri o ara çok revaçta olduğu için, bu söylemleri bol bol kullanmaktan imtina etmedi ama kaybetti. Tek başına ancak buraya kadar gelebileceğini, bundan ötesine geçebilmenin yegane yolunun, farklı güçleri ikna ederek onların desteğini sağlamak ve böylece voltran’ı oluşturarak bir üst level’e atlamak olduğunu gören genç doktor bunu da başardı ve belediye başkanı oldu. Seçildiği günden itibaren genel merkez ne istediyse verdi, ne dedilerse yaptı ve bir sonraki dönem genel başkanın kırmızı çizgisi olarak yeniden aday yapılıp seçildi. Görevinde ne kadar başarılı olup olmadığını, elbette ilçesinin halkı oylarıyla değerlendirecektir. İdealist genç doktoru siyaset potasında eritip, bambaşka insan yaratan sisteme lanet okumaktan başka elimizden bir şey gelmiyor.   Kendisine, Kenneth M. Keith’in yazdığı 10 kurallı metini okumasını ve bundan sonraki yaşamına tatbik etmesini diliyorum.. İşte o metin.   1. İnsanlar çoğu kez makul değildir, mantıksız ve bencildirler. Onları yine de sevin! 2. İyilik yaparsanız, insanlar sizi bencillikle, gizli amaçlara sahip olmakla suçlayabilirler. Yine de iyilik yapın! 3. Başarılıysanız, sahte dostluklar ve gerçek düşmanlıklar edinebilirsiniz. Siz yine de başarılı olun! 4. Bugün yaptığınız iyilik yarın unutulacaktır. Siz yine de iyilik yapın! 5. Dürüstlük ve açık sözlülük yüzünden kırıcı sanılabilirsiniz. Siz yine de dürüst ve açık sözlü olun! 6. En büyük “büyük düşünen kadın ve erkekler”, en küçük “küçük düşünen kadın ve erkekler” tarafından alaşağı edilebilirler. Siz yine de büyük düşünün! 7. İnsanlar güçsüz insanlara merhamet eder ama yine de güçlüleri izlerler. Siz yine de gerektiğinde birkaç güçsüz adına savaşın! 8. İnşa etmeye yıllarınızı verdiğiniz bir şey bir gecede yıkılabilir. Olsun, siz yine de inşa edin! 9. Yardıma ihtiyacı olan insanlara yardım ettiğinizde onların şaşırtıcı saldırılarına maruz kalabilirsiniz. Siz yine de yardım edin! 10. Dünyayı daha iyi bir yer yapmak için bir şeyler yaptığınızda tekmeyi yiyebilirsiniz. Siz yine de dünya için elinizden geleni yapın!
Siyasetle ilgilenmeyen aydınları bekleyen sonuç, cahiller tarafından yönetilmeye razı olmaktır. Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden, içerideki cephenin suskunluğudur. Mustafa Kemal Atatürk

Çok değil, bundan 30 yıl evvel fakir ama gururlu bir genç vardı. Yoksulluğun saflığında, hayata tutunmakta zorlanan fakat dirayetli duruşu ve kararlılığı sayesinde kendi rotasını çizebilen bir genç… Liseyi bitirip tıp fakültesini kazandığında sevincini görmeliydiniz bu aslan parçasının. 6 yıl boyunca, kimi zaman kuru ekmek-çorba ile karnını doyurdu. Bazı geceler aç uyudu, eş-dostun verdiği giysileri giydi ama azmini kaybetmeyerek öğrenimini tamamlayıp doktor oldu.

Yıllardan beri cevap aradığı, ‘’Yoksullar fakir oldukları için mi gururludur yoksa gururlu oldukları için mi fakirdir?’’ sorusuna artık cevap bulacak yaşa ve konuma gelmişti.

Çocukken izlediği eski Türk filmlerinde, yoksul emekçi sınıfın gururlu, zengin sosyetiklerin ise lüks yaşam için onurunu ayaklar altına seren, gurursuz tipler olduğu aklında yer etmişti. 

Fakat o fakir ama gururlu genç şimdi artık böyle düşünmüyordu. Eski Türk filmleri insanların başarılı olmak için kendinden ödün vermesini vurgulasa da, gerçek hayatta aksine, işinde başarılı olamadığı için kendinden ödün vermek zorunda kalan insanlarla karşılaşmak gayet normaldi. Oysa, yaptığı iş de en iyi olanlar taviz vermek zorunda kalmazlardı. Birikimlerinin çok fazla üstünde beklentileri olanlar ise en fazla tavizi vermek zorunda kalanlardı.

Artık, kafasını yıllarca kurcalayan soruların cevabını bulan genç doktor, mesleğini en iyi şekilde icra ederek tavizsiz yaşamın keyfini çıkarabilirdi.

 

Doktorluk yıllarında, Tanrı’ya her gün dua ederek ondan, bol müşteri ve istediği lüks yaşamı diledi. Fakat, yaşadığı ülkede bu düşüncelerinin hiçbir hükmü olmadığını, Tanrı’nın bu şekilde isteğini gerçekleştirmeyeceğini kısa zamanda farketti. Hasretini duyduğu lüks yaşamın sırrı siyasetteydi. Potansiyelinin çok üstünde olan yerlere gelebilmenin yolu siyaset sahnesinden geçiyordu. Derhal kolları sıvadı ve mesleğinin de verdiği avantajı kullanarak, insanlara ölümü gösterip sıtmaya razı olmalarını sağlamanın yollarını keşfetti.

Siyasette her yolun mübah olduğunu öğrenen doktor gencimiz önce kendisine yakın bulduğu partiden aday adayı oldu. Buradan aday gösterilmeyince kızıp başka partiye geçti ve bu defa başka partiden aday gösterildi. Adaylığı sonucunda hem kendisi, hemde oylarını çaldığı ilk aday adayı olduğu partisi seçimi kaybetti. ‘’Bu daha başlangıç, mücadeleye devam’’ sloganını kendine şiar edinerek eski partisine hızlı bir dönüş yaptı. Nasıl olsa kaybedilen seçimin hesabını soracak kimse yoktu eski partide. Üstüne birde seçimde tekrar aday gösterilerek ödüllendirildi ama yine kaybetti.

Artık hedef büyütmek gerekiyordu, genel merkezi sıtmaya nasıl razı edeceğinin formülü elindeydi… Önce il sekreteri olarak görev alan genç doktorumuz daha sonra hedefi biraz daha büyüterek il başkanlığına soyundu. Mezhep-Atatürkçülük-Devrimcilik-Faşizm söylemleri o ara çok revaçta olduğu için, bu söylemleri bol bol kullanmaktan imtina etmedi ama kaybetti. Tek başına ancak buraya kadar gelebileceğini, bundan ötesine geçebilmenin yegane yolunun, farklı güçleri ikna ederek onların desteğini sağlamak ve böylece voltran’ı oluşturarak bir üst level’e atlamak olduğunu gören genç doktor bunu da başardı ve belediye başkanı oldu. Seçildiği günden itibaren genel merkez ne istediyse verdi, ne dedilerse yaptı ve bir sonraki dönem genel başkanın kırmızı çizgisi olarak yeniden aday yapılıp seçildi.

Görevinde ne kadar başarılı olup olmadığını, elbette ilçesinin halkı oylarıyla değerlendirecektir.

İdealist genç doktoru siyaset potasında eritip, bambaşka insan yaratan sisteme lanet okumaktan başka elimizden bir şey gelmiyor.

 

Kendisine, Kenneth M. Keith’in yazdığı 10 kurallı metini okumasını ve bundan sonraki yaşamına tatbik etmesini diliyorum..

İşte o metin.

 

1. İnsanlar çoğu kez makul değildir, mantıksız ve bencildirler. Onları yine de sevin!
2. İyilik yaparsanız, insanlar sizi bencillikle, gizli amaçlara sahip olmakla suçlayabilirler. Yine de iyilik yapın!
3. Başarılıysanız, sahte dostluklar ve gerçek düşmanlıklar edinebilirsiniz. Siz yine de başarılı olun!
4. Bugün yaptığınız iyilik yarın unutulacaktır. Siz yine de iyilik yapın!
5. Dürüstlük ve açık sözlülük yüzünden kırıcı sanılabilirsiniz. Siz yine de dürüst ve açık sözlü olun!
6. En büyük “büyük düşünen kadın ve erkekler”, en küçük “
küçük düşünen kadın ve erkekler” tarafından alaşağı edilebilirler. Siz yine de büyük düşünün!
7. İnsanlar güçsüz insanlara merhamet eder ama yine de güçlüleri izlerler. Siz yine de gerektiğinde birkaç güçsüz adına savaşın!
8. İnşa etmeye yıllarınızı verdiğiniz bir şey bir gecede yıkılabilir. Olsun, siz yine de inşa edin!
9. Yardıma ihtiyacı olan insanlara yardım ettiğinizde onların şaşırtıcı saldırılarına maruz kalabilirsiniz. Siz yine de yardım edin!
10. Dünyayı daha iyi bir yer yapmak için bir şeyler yaptığınızda tekmeyi yiyebilirsiniz. Siz yine de dünya için elinizden geleni yapın!

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tekhabergazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.