Reklam kod içeriği yüklenmemiş.
Reklam kod içeriği yüklenmemiş.

MONTRÖ’YÜ KİM TARTIŞIYOR ?

GÜNDEM 06.04.2021 - 17:06, Güncelleme: 29.08.2022 - 15:26
 

MONTRÖ’YÜ KİM TARTIŞIYOR ?

Önümüzdeki 10 yılın büyük krizi... Gölge CIA Amiral Bildirisi'nin neresinde? “Atatürkçü bir Türkiye mutabakatı”
Okuyucular uzun yazı okumuyorlar ama maşallah sertleşmeden sert şuta, diplomasiden siyasete tarihe bilmedikleri konu yok. Sosyal medyada aydınlatmaya adam arıyorlar. Gel de kısa yaz ama bu sefer kısa yazacağım. Aydın insanlar tabloyu görüp hiçbirşey yapamamanın hüznü ve çaresizliğini yaşıyorlar. Milli Mutabakat çağrısı yaptığım son yazının sonuç bölümünde vurguladım: “Türkiye’nin iktidar sorununun ağırlığı ve yakıcılığı kadar bir bütün olarak muhalefet sorunumuz vardır. ‘Kırk katırla kırk satır arasında, örsle çekiç arasında sıkışmış vaziyetteyiz’.  Yere sağlam basan bir siyasi projeyi halkın önüne koyamıyorlar. Bölük pörçük, yalan yanlış laflar, boş bir eleştiriler manzumesi. Sen nasıl düzelteceksin? Çözümün ne? O belli değil işte. Halk bıkkın ve bitkin ama Salı konuşmalarına bakıp benim gibi ürperiyor. Devlet yönetme sorumluluğuna talip olan kadroların söylemlerinin muhtevasına bir bakın Allah aşkına!  Bir tane çözüm ve proje var mı? Sen niye böyle yaptın? Buna siyaset diyorlar. Gelin Millet İttifakı olarak en geniş şemsiyeyi açın, ortaya bir ilkeler ve öncelikler, değerler manzumesi gibi bir ‘milli mutabakat metni’ koyun. Sağdan soldan aydınlar bir etik konsey gibi bu mutabakatı gözetlesin. Sizin millete taahhüdünüz olsun. Çözümünüzü söyleyin. Sizin ve kadrolarınızın, fikir ve düşünce kısırlığını, üretimsizliğinin günahını milyonlarca yurttaşa yüklemeyin. Tarih önünde hesabını veremezsiniz.”   ÖNÜMÜZDEKİ 10 YILIN EN BÜYÜK KRİZİ Ciddi ülkelerde bilimsel araştırma enstitüleri nitelikli raporlar üreterek karar alıcıları karar verecekleri konunun bütün yönleriyle aydınlatırlar. Bizde durum fecidir. TBMM partileri bir bütün olarak çağın 100 yıl gerisindeler. Lütfen bu partilerin partizanları partilerinizi bu konularda ikaz ediniz. Bakınız son Montrö tartışmalarıyla ilgili derin bir provokasyonla karşı karşıyayız. Okumadığımız, araştırmadığımız için bilmiyoruz. Size ABD politikalarına yön veren en prestijli araştırma enstitüsü Stratfor’un ‘Gelecek 10 yıl 2015-2025’ raporundan aktarıyorum: “Önümüzdeki birkaç yıl Rusya’nın Ukrayna üzerindeki mevcut çatışması uluslararası sistemin merkezindeki en önemli öğe olarak kalacak, ama bu 10 yıllık sürede Rusya Federasyonu’nun mevcut durumu koruyabileceğini sanmıyoruz. Enerji ihracatına aşırı bağımlılık ve fiyatlandırma beklentilerine güvensizlik Moskova’nın geniş Rusya Federasyonu kuşağındaki kurumsal ilişkilerini devam ettirmesini imkansız kılıyor. Moskova’nın otoritesinin ciddi bir şekilde zayıflamasının, Rusya’nın resmi ve gayri resmi olarak dağılmaya sürükleyeceğini öngörüyoruz. Bu durum 10 yıl içinde hızlanırsa, Rusya’nın nükleer silahlarının güvenliği önemli bir kaygı konusu olacak.” Bu önümüzdeki 10 yılın en büyük krizini oluşturacak. Rusya bütün hinterlandına yayılan büyük bir nükleer güçtür. Moskova’nın gücünün azalması bu füzeleri kim kontrol edecek, kullanılmaması nasıl garanti edilecek sorularını ortaya çıkaracak. Bu, Amerika için büyük bir sınav olacak. Washington bu meseleye çözüm sunabilecek tek güç ama çok sayıdaki askeri sahaları kontrol etmesi ve hiçbir füzenin ateşlenmeyeceğini garanti altına alması mümkün olmayacak. Amerika ya henüz tasavvur edemediğimiz bir askeri çözüm ortaya koymak zorunda kalacak ve füzelerin ateşlenme riskini göze alacak ya da zaman içerisinde füzeleri etkisiz hale getirmek için istikrarlı ve ekonomik olarak sürdürülebilir hükümetler oluşturmaya çalışacak. Bu sorunun neler doğurabileceğini tasavvur etmek zor. Ama, büyük ihtimalle önümüzdeki “10 yıl, Rusya’nın parçalanacağı yolunda öngörümüz” göz önünde bulundurulduğunda, bu soruna bir çözüm bulunması gerekecek. Bu 10 yılın ilk yarısındaki soru Baltık ve Karadeniz arasındaki ittifakın nereye kadar uzanacağı olacak. Mantıken Azerbaycan ve Hazar Denizi’ne kadar uzanması gerekir. Uzanıp uzanmayacağı bizim “Orta Doğu ve Türkiye ile ilgili öngörülerimize bağlı”. ABD Rusya’nın gelecek 10 yılda parçalanmasından bahsediyor. Türkiye bu operasyonun öncü cephe ülkesidir. Tehlikenin farkında mısınız? Rusya askeri savunma stratejisinde Türkiye’nin bulunduğu güney bölgesi Rusya askeri savunmasının en zayıf noktasıdır. Rusya en büyük askeri tehdidi buradan hissediyor. Bu alandan kendisine yönelecek bir ABD tehdidine karşı ne denli şiddetle mukabele edebileceğini tahmin edebilmek için kâhin olmaya gerek yok. 2. Dünya savaşında taraf olmamamız ve Montrö sayesinde yıkım yaşamadık. Bu politika doğru bir hesaba dayanır. Rusya bizim 2000 yıllık komşumuz.   MONTRÖ’YÜ KİM TARTIŞIYOR Konuyu bir bütün olarak bilimsel pencereden bakabilmeliyiz. Montrö ve Kanal bunun için tartışılıyor. Kim tartışıyor? ABD tartışıyor.   Kim tartışıyor? TBMM Başkanlığı makamını deruhte eden “hukuk profesörü” Sayın Şentop ve “aynı siyasal çizgideki basın yayın organları” tartışıyor. Bu kısmı Sayın Dr. Doğu Perinçek Beyefendi’nin dikkatine sunarım. Kim tartışıyor? Siyasal İslamcı çizginin önemle takip ettiği Mustafa Armağan tartışıyor. "Emekli amiraller Montrö'yü de okumamış. Madde 28'e göre bal gibi feshedilir. Öyle mantıksız bir sözleşme ki, tadilini zorlaştırıyor ama feshine kapıyı sonuna kadar açıyor. Madde 28, 20 yıl dolunca taraflardan biri FESİH İHBARNAMESİ gönderirse 2 yıl içinde fesholunacaktır” diyor. Madde 28 Öztürkçeye çevireceğim diye bulanıklaştırılmış ama anlaşılabiliyor. Süre 20 yıl 20 yıl içinde fesih ihbarnamesi yapılmamışsa sonrasında sona erdirme (fesih) ön-bildirimi (ihbarnamesi) herhangi bir zamanda yapılabilir. Fransa'ya yapılacak, o da ilgili taraflara bildirecek. Türkiye Cumhuriyeti de Montrö Sözleşmesinde Akit (imzacı) devletlerden biri olarak 28. maddeye binaen Montrö'nün feshini istediğine dair ihbarnameyi Fransa'ya gönderecek ve Montrö'nün fesih süreci başlayacaktır. Bu kadar önünde bir engel yok. Yeter ki çıkarımıza olsun. Topunuz Gelin." Montrö’yü bu çap ve kültür tartışıyor. Topumuzla, gitmeliymişiz! Kamacılar size diyor.! Bu tabloda amirallerin bildirisinde “Amerikancılık her yerinden akıyor” saptamasının dayanakları çöker. Yani tartışma bağlamı ve muhtevasında bir süreklilik var. Bilimsel yöntemle bakabilenler için şaşılacak bir şey yok. Nesnel durum ortadadır. Oysa ki Sayın Cumhurbaşkanlığının başkanlığında yapılan 29 Mart 2017 tarihli MGK toplantısında alınan kararda “Karadeniz’in güvenliğinin teminatı kapsamında, Montrö Sözleşmesi’nden doğan hak ve menfaatlerimizi, bölgesel sahiplik ilkesi doğrultusunda her platformda savunmaya devam edeceğimiz bir kez daha teyit edilmiştir” vurgusuyla milli politikanın hattını çizilmiştir. Yani Büyükelçiler ve amirallerin vurguladıklarıyla aynı muhtevaya sahip isabetli bir karar. Keşke AKP, Sayın Cumhurbaşkanının çizmiş olduğu bu stratejik hattı takip edebilseydi. Bildiriler yayınlandığında “teşekkür ederiz bizi teyit ettiniz” denilebilseydi. Kim tartışacak? 7’den 70’e herkesin dilinde olan, sayesinde pek çok kazanım elde ettiğimiz Türkiye’nin son 80 yılda ürettiği en önemli stratejik doktrinin Mavi Vatan”ın teorisyeni konuşmayacak “Meral Akşener ve onun uygun gördükleri konuşacak. Mağdurluk silahını nasıl da aldı iktidarın elinden! gördünüz mü? Kentli orta sınıfla ağzına sağlık diyecek!, muhafazakâr oylar akacak kendilerine”. Siyaset kurumunu politikacılarla ve kendisiyle münhasır zannediyor hanımefendi. Politikacı olmayan bizler politikacıların yerine geçemez onlara “öyle böyle diyemezmişiz”, “bunun için partili olmalıymışız”. Çevir İngilizceye, Fransızcaya Nobellik. Rousseau “gardaş” diye ayağa fırlar. Yamandır bizim “gardaş mektebinin” bütün versiyon ve üretimleri.  Başka kim tartışacak? En basit ve temel hukuk kuralı “kişi suç işlemiş dahi olsa hukuken müktesep hak olan emekli maaşının kesilemeyeceğini bilmeyenler” tartışacak. Pek çok bilim adamımız konumun önemini vurguluyor ama herhangi bir vasfı, donanımı ve niteliği olmayan insanlar ahkâm kesiyor. Türkiye’nin önündeki en büyük beka sorunu siyaset kurumunun bilgisizliği ve donanımsızlığıdır. Bu tablo karşısında CHP makul çoğunluğun kabul edebileceği “Atatürkçü bir Türkiye mutabakatı” açıklayarak iktidar olmaya korkuyor işin “tüy dikmek” denilen kısmı da bu. Türkiye’yi siyasi partilere rağmen Gramsci’nin söylediği gibi “sivil alanı siyasallaştırarak” savunmalıyız. Kemal Üçüncü Kaynak: Odatv.com
Önümüzdeki 10 yılın büyük krizi... Gölge CIA Amiral Bildirisi'nin neresinde? “Atatürkçü bir Türkiye mutabakatı”

Okuyucular uzun yazı okumuyorlar ama maşallah sertleşmeden sert şuta, diplomasiden siyasete tarihe bilmedikleri konu yok. Sosyal medyada aydınlatmaya adam arıyorlar.

Gel de kısa yaz ama bu sefer kısa yazacağım.

Aydın insanlar tabloyu görüp hiçbirşey yapamamanın hüznü ve çaresizliğini yaşıyorlar.

Milli Mutabakat çağrısı yaptığım son yazının sonuç bölümünde vurguladım:

“Türkiye’nin iktidar sorununun ağırlığı ve yakıcılığı kadar bir bütün olarak muhalefet sorunumuz vardır. ‘Kırk katırla kırk satır arasında, örsle çekiç arasında sıkışmış vaziyetteyiz’.  Yere sağlam basan bir siyasi projeyi halkın önüne koyamıyorlar. Bölük pörçük, yalan yanlış laflar, boş bir eleştiriler manzumesi. Sen nasıl düzelteceksin? Çözümün ne? O belli değil işte. Halk bıkkın ve bitkin ama Salı konuşmalarına bakıp benim gibi ürperiyor. Devlet yönetme sorumluluğuna talip olan kadroların söylemlerinin muhtevasına bir bakın Allah aşkına!  Bir tane çözüm ve proje var mı? Sen niye böyle yaptın?

Buna siyaset diyorlar.

Gelin Millet İttifakı olarak en geniş şemsiyeyi açın, ortaya bir ilkeler ve öncelikler, değerler manzumesi gibi bir ‘milli mutabakat metni’ koyun.

Sağdan soldan aydınlar bir etik konsey gibi bu mutabakatı gözetlesin.

Sizin millete taahhüdünüz olsun.

Çözümünüzü söyleyin. Sizin ve kadrolarınızın, fikir ve düşünce kısırlığını, üretimsizliğinin günahını milyonlarca yurttaşa yüklemeyin.

Tarih önünde hesabını veremezsiniz.”

 

ÖNÜMÜZDEKİ 10 YILIN EN BÜYÜK KRİZİ

Ciddi ülkelerde bilimsel araştırma enstitüleri nitelikli raporlar üreterek karar alıcıları karar verecekleri konunun bütün yönleriyle aydınlatırlar. Bizde durum fecidir.

TBMM partileri bir bütün olarak çağın 100 yıl gerisindeler. Lütfen bu partilerin partizanları partilerinizi bu konularda ikaz ediniz.

Bakınız son Montrö tartışmalarıyla ilgili derin bir provokasyonla karşı karşıyayız. Okumadığımız, araştırmadığımız için bilmiyoruz. Size ABD politikalarına yön veren en prestijli araştırma enstitüsü Stratfor’un ‘Gelecek 10 yıl 2015-2025’ raporundan aktarıyorum:

“Önümüzdeki birkaç yıl Rusya’nın Ukrayna üzerindeki mevcut çatışması uluslararası sistemin merkezindeki en önemli öğe olarak kalacak, ama bu 10 yıllık sürede Rusya Federasyonu’nun mevcut durumu koruyabileceğini sanmıyoruz. Enerji ihracatına aşırı bağımlılık ve fiyatlandırma beklentilerine güvensizlik Moskova’nın geniş Rusya Federasyonu kuşağındaki kurumsal ilişkilerini devam ettirmesini imkansız kılıyor. Moskova’nın otoritesinin ciddi bir şekilde zayıflamasının, Rusya’nın resmi ve gayri resmi olarak dağılmaya sürükleyeceğini öngörüyoruz. Bu durum 10 yıl içinde hızlanırsa, Rusya’nın nükleer silahlarının güvenliği önemli bir kaygı konusu olacak.”

Bu önümüzdeki 10 yılın en büyük krizini oluşturacak. Rusya bütün hinterlandına yayılan büyük bir nükleer güçtür. Moskova’nın gücünün azalması bu füzeleri kim kontrol edecek, kullanılmaması nasıl garanti edilecek sorularını ortaya çıkaracak. Bu, Amerika için büyük bir sınav olacak. Washington bu meseleye çözüm sunabilecek tek güç ama çok sayıdaki askeri sahaları kontrol etmesi ve hiçbir füzenin ateşlenmeyeceğini garanti altına alması mümkün olmayacak. Amerika ya henüz tasavvur edemediğimiz bir askeri çözüm ortaya koymak zorunda kalacak ve füzelerin ateşlenme riskini göze alacak ya da zaman içerisinde füzeleri etkisiz hale getirmek için istikrarlı ve ekonomik olarak sürdürülebilir hükümetler oluşturmaya çalışacak. Bu sorunun neler doğurabileceğini tasavvur etmek zor. Ama, büyük ihtimalle önümüzdeki “10 yıl, Rusya’nın parçalanacağı yolunda öngörümüz” göz önünde bulundurulduğunda, bu soruna bir çözüm bulunması gerekecek. Bu 10 yılın ilk yarısındaki soru Baltık ve Karadeniz arasındaki ittifakın nereye kadar uzanacağı olacak. Mantıken Azerbaycan ve Hazar Denizi’ne kadar uzanması gerekir. Uzanıp uzanmayacağı bizim Orta Doğu ve Türkiye ile ilgili öngörülerimize bağlı”.

ABD Rusya’nın gelecek 10 yılda parçalanmasından bahsediyor.

Türkiye bu operasyonun öncü cephe ülkesidir. Tehlikenin farkında mısınız?

Rusya askeri savunma stratejisinde Türkiye’nin bulunduğu güney bölgesi Rusya askeri savunmasının en zayıf noktasıdır. Rusya en büyük askeri tehdidi buradan hissediyor. Bu alandan kendisine yönelecek bir ABD tehdidine karşı ne denli şiddetle mukabele edebileceğini tahmin edebilmek için kâhin olmaya gerek yok. 2. Dünya savaşında taraf olmamamız ve Montrö sayesinde yıkım yaşamadık. Bu politika doğru bir hesaba dayanır. Rusya bizim 2000 yıllık komşumuz.

 

MONTRÖ’YÜ KİM TARTIŞIYOR

Konuyu bir bütün olarak bilimsel pencereden bakabilmeliyiz.

Montrö ve Kanal bunun için tartışılıyor.

Kim tartışıyor? ABD tartışıyor.

 

Kim tartışıyor?

TBMM Başkanlığı makamını deruhte eden “hukuk profesörü” Sayın Şentop ve “aynı siyasal çizgideki basın yayın organları” tartışıyor. Bu kısmı Sayın Dr. Doğu Perinçek Beyefendi’nin dikkatine sunarım.

Kim tartışıyor?

Siyasal İslamcı çizginin önemle takip ettiği Mustafa Armağan tartışıyor.

"Emekli amiraller Montrö'yü de okumamış. Madde 28'e göre bal gibi feshedilir. Öyle mantıksız bir sözleşme ki, tadilini zorlaştırıyor ama feshine kapıyı sonuna kadar açıyor. Madde 28, 20 yıl dolunca taraflardan biri FESİH İHBARNAMESİ gönderirse 2 yıl içinde fesholunacaktır” diyor.

Madde 28 Öztürkçeye çevireceğim diye bulanıklaştırılmış ama anlaşılabiliyor. Süre 20 yıl 20 yıl içinde fesih ihbarnamesi yapılmamışsa sonrasında sona erdirme (fesih) ön-bildirimi (ihbarnamesi) herhangi bir zamanda yapılabilir. Fransa'ya yapılacak, o da ilgili taraflara bildirecek.

Türkiye Cumhuriyeti de Montrö Sözleşmesinde Akit (imzacı) devletlerden biri olarak 28. maddeye binaen Montrö'nün feshini istediğine dair ihbarnameyi Fransa'ya gönderecek ve Montrö'nün fesih süreci başlayacaktır. Bu kadar önünde bir engel yok. Yeter ki çıkarımıza olsun. Topunuz Gelin."

Montrö’yü bu çap ve kültür tartışıyor. Topumuzla, gitmeliymişiz!

Kamacılar size diyor.!

Bu tabloda amirallerin bildirisinde “Amerikancılık her yerinden akıyor” saptamasının dayanakları çöker.

Yani tartışma bağlamı ve muhtevasında bir süreklilik var.

Bilimsel yöntemle bakabilenler için şaşılacak bir şey yok.

Nesnel durum ortadadır.

Oysa ki

Sayın Cumhurbaşkanlığının başkanlığında yapılan 29 Mart 2017 tarihli MGK toplantısında alınan kararda “Karadeniz’in güvenliğinin teminatı kapsamında, Montrö Sözleşmesi’nden doğan hak ve menfaatlerimizi, bölgesel sahiplik ilkesi doğrultusunda her platformda savunmaya devam edeceğimiz bir kez daha teyit edilmiştir” vurgusuyla milli politikanın hattını çizilmiştir.

Yani Büyükelçiler ve amirallerin vurguladıklarıyla aynı muhtevaya sahip isabetli bir karar.

Keşke AKP, Sayın Cumhurbaşkanının çizmiş olduğu bu stratejik hattı takip edebilseydi.

Bildiriler yayınlandığında “teşekkür ederiz bizi teyit ettiniz” denilebilseydi.

Kim tartışacak?

7’den 70’e herkesin dilinde olan, sayesinde pek çok kazanım elde ettiğimiz Türkiye’nin son 80 yılda ürettiği en önemli stratejik doktrinin Mavi Vatan”ın teorisyeni konuşmayacak “Meral Akşener ve onun uygun gördükleri konuşacak. Mağdurluk silahını nasıl da aldı iktidarın elinden! gördünüz mü? Kentli orta sınıfla ağzına sağlık diyecek!, muhafazakâr oylar akacak kendilerine”. Siyaset kurumunu politikacılarla ve kendisiyle münhasır zannediyor hanımefendi. Politikacı olmayan bizler politikacıların yerine geçemez onlara “öyle böyle diyemezmişiz”, “bunun için partili olmalıymışız”. Çevir İngilizceye, Fransızcaya Nobellik. Rousseau “gardaş” diye ayağa fırlar. Yamandır bizim “gardaş mektebinin” bütün versiyon ve üretimleri. 

Başka kim tartışacak? En basit ve temel hukuk kuralı “kişi suç işlemiş dahi olsa hukuken müktesep hak olan emekli maaşının kesilemeyeceğini bilmeyenler” tartışacak.

Pek çok bilim adamımız konumun önemini vurguluyor ama herhangi bir vasfı, donanımı ve niteliği olmayan insanlar ahkâm kesiyor.

Türkiye’nin önündeki en büyük beka sorunu siyaset kurumunun bilgisizliği ve donanımsızlığıdır. Bu tablo karşısında CHP makul çoğunluğun kabul edebileceği “Atatürkçü bir Türkiye mutabakatı” açıklayarak iktidar olmaya korkuyor işin “tüy dikmek” denilen kısmı da bu.

Türkiye’yi siyasi partilere rağmen Gramsci’nin söylediği gibi “sivil alanı siyasallaştırarak” savunmalıyız.

Kemal Üçüncü

Kaynak: Odatv.com

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tekhabergazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.