Reklam kod içeriği yüklenmemiş.
Reklam kod içeriği yüklenmemiş.

Küresel Kapitalizmin Safraları/Panoktikon

GÜNDEM 22.04.2021 - 21:57, Güncelleme: 29.08.2022 - 15:26
 

Küresel Kapitalizmin Safraları/Panoktikon

“Ve er ya da geç dönecek zamanımızın kesin hesabı ve o gemide olacağız en acı limana yol alan.” Horatius
Sizler adına Neo-Liberal, Post-Modern veya Kapitalist Finans sistemi deyin; ben kısaca “sistem” diyorum. 2008 yılı küresel finans krizinden sonra(salgını da ilave edebilirsiniz) sistemin safraları dünyanın her yerine saçılmaya başlandı. Tabi ki en başa ülkeler, kıtalar ve sınıflar arasında eşitsizlikleri koymalıyız. Yerelden küresele müthiş bir “entropi” kaynağı. Demokrasilerin de en büyük sorunu. İşsizlik, gelir garantisi olmayan emek, sosyal güvencesizlik, işsiz gençler, yarı zamanlı kadın çalışanlar, ucu açık sınırlı emek sözleşmeleri.. Aşırı kar, rekabet, tüketici piyasa odaklı üretimin “atıkları”. İtalio Calvino, “Görünmez Kentler”de Agluora’da yaşayan halkın, şehrin etrafında yükselen çöp yığınlarını göremediklerini Marco Polo’nun ağzından anlatır. Yüzünü çevir, bakma görmezsin! Sistemin yarattığı karmaşık çevre sorunları gezegenimizin tabii yaşam ritmini fazlasıyla bozdu. Sistemin yönetsel dünya görüşü özellikle ulus devletleri sermayenin menfaatine uygun hale dönüştürüyor. Devletin görevleri yeniden tanımlanıyor. Sosyal politikalardan çekilen devlet, güvenlik ve asayişle ilgili politikalara yoğunlaşıyor. Sistemin kurumsal aygıtları ( her sahada olduğu gibi ) gelişmekte olan ülkelere Dünya Bankası, IMF vasıtasıyla özelleştirmeleri şart koşuyor. Küreselleşmenin saldırılarına karşı koyamayan devletler kendilerine kolay hedefler buluyorlar. Hans-Jörg Albrecht, modern çağdaki devletin siyasi iktidar ve kurumları sapkınlaştırdığı, “ötekini “ve “emniyet” duygusunun çoğaltılmasına tutunur. Bauman, devlet destekli yeni kolektif korkuları köpürtüp siyasi tertiplere giriştiğini ileri sürer. David Garland’a göre: ”refah kipinden ceza kipine” geçişe dikkat çeker. Sosyal işlevlerini yitiren devletler kırılan otoriterini yeniden tesis etmek için fiziksel güvenlik politikalarına yönelirler. Sosyal devlet, Henry A.Gıroux’un deyişiyle “karakol devlete” dönüşmekte. Digital yaşam ulusal (geleneksel) kültür ve düşünme biçimlerini, toplumsal hafızayı bozarak “zihinlerimizi” bloke etmektedir. Adaptif bağlantı yoksunluğu zahmetli bir düşünce yerine ”bilişsel kolaylığı” tercih ediyor. Her şey maliyet ve fayda üzerinden ele alınıyor. Siyasetin, devletin, kültürlerin, ekonominin metalaşması, eğitimin ticarileşmesi sistemin sonuçlarındandır. Neo-Liberal sistem devlet -okul sistemlerini “piyasa toplumunun” sürekli bir parçası haline getirdi.(Daniel Cohen) Siyaset ve siyasetçi de toplumlara bir marka gibi pazarlanıyor. Etik değerler toplumsal yaşamdan çekiliyor. Piyasa uyumlu ilişkiler ahlaki değerleri yozlaştırıyor. Dünya nüfusunun büyük bir kısmı mega metropollere taşındı, birbirine zıt farklı yaşamlar dip dibe oksimoron tablo gibi. Göçmenleri, mültecileri, kaçakları, kısmi vatandaşları da bu tabloya ekleyebilirsiniz. Prekaryalaşma (dünya nüfusunun neredeyse dörtte üçü) her yerde. Kamu sektörünün çökmesi prekaryayı çoğaltmakta. (G.Standing) Güvencesiz bir varoluş içinde yaşamaya mecbur olmak sosyal-patolojik durumlar yaratıyor. Korku, endişe, öfke, belirsizlik, dışlanmışlık ve yabancılaşma “yeni tehlikeli sınıfın ”özellikleri. Sistemin düzeni her tarafından dökülüyor. Yeni bir çağ dönüşümünün (değişiminin) eşiğinde olduğumuzu entelektüel dünya görüyor, siyaset ve kurumları göremiyor. Her krizde sermaye yeni mevziler kazanıyor, yeni servetler biriktiriyor, bunu da yoksulları daha da yoksullaştırarak yapıyor. Sistem her krizde olduğu gibi düzenini yeniden tamir ederek tiranlığını pekiştirmek istiyor. Sistemin “iskarta”ya çıkardığı,” homo sacer”yaptığı veya yoksullaştırdığı (prekaryalaştırdığı) veya sömürdüğü kitleleri nasıl tasfiye edecek? Jeremy Bentham (İngiliz toplum kuramcısı) 1787 yılında sisteme uyum sağlayamayanlar için bir gözetim hapishanesi icat eder. Panoktikon, “seçenek mimarisi” de denilen yuvarlak yapının ortasında bir gözetleme kulesi var, mahkûmlar tek kişilik hücrelerde tutuluyor. Mahkumlar görevliyi göremiyor. Hücrende rahat dur, yoksa seni daha kötüleriyle cezalandırırım.! Kolektif eylemin gözetim toplumunu tehlikeye düşüreceğini düşünen Michel Faucauld bu fikirden hareketle “uysal bedenler” metaforunu geliştirdi. G.Orwel,1948 de yazdığı alegorik ve dispodik kitabının adı 1984. Büyük Birader’in görevi herkesi gözetleyerek, kaçak koyunları sürüye katmak. Orwel gelecekte daha farklı bir yöntemi de öngörür. Zihinlere ipotek koymak. ”kısıtlı ve kısır bir dille çok konuşun fakat düşünmeyin. Carlo Rovelli, “Zamanın Düzeni”nde düşünceler geçmişten geleceğe doğru gelişir, ters yönde değil diyor. İzafiyet teorisine göre evren bir nesneler toplamı değil, olaylar toplamıdır. Entropi geçmişin bugüne bıraktığı izleri açıklar. Neden kavramı zaman içinde asimetriktir: Neden sonuçtan önce gelir.(Rovelli)   Yeni bir düzen inşasını kim nasıl yapacak? Uluslar ya küresel sermayenin taleplerini yerine getirmeye devam edecek, ya da kendi demokrasilerini güçlendirerek içerde geniş ”biz” olarak dışarda başka uluslarla işbirliği yeteneğini geliştirerek yeni bir düzen inşasına girişecekler. Fuat Çakıroğlu
“Ve er ya da geç dönecek zamanımızın kesin hesabı ve o gemide olacağız en acı limana yol alan.” Horatius

Sizler adına Neo-Liberal, Post-Modern veya Kapitalist Finans sistemi deyin; ben kısaca “sistem” diyorum.

2008 yılı küresel finans krizinden sonra(salgını da ilave edebilirsiniz) sistemin safraları dünyanın her yerine saçılmaya başlandı.

Tabi ki en başa ülkeler, kıtalar ve sınıflar arasında eşitsizlikleri koymalıyız. Yerelden küresele müthiş bir “entropi” kaynağı. Demokrasilerin de en büyük sorunu.

İşsizlik, gelir garantisi olmayan emek, sosyal güvencesizlik, işsiz gençler, yarı zamanlı kadın çalışanlar, ucu açık sınırlı emek sözleşmeleri..

Aşırı kar, rekabet, tüketici piyasa odaklı üretimin “atıkları”.

İtalio Calvino, “Görünmez Kentler”de Agluora’da yaşayan halkın, şehrin etrafında yükselen çöp yığınlarını göremediklerini Marco Polo’nun ağzından anlatır.

Yüzünü çevir, bakma görmezsin!

Sistemin yarattığı karmaşık çevre sorunları gezegenimizin tabii yaşam ritmini fazlasıyla bozdu. Sistemin yönetsel dünya görüşü özellikle ulus devletleri sermayenin menfaatine uygun hale dönüştürüyor. Devletin görevleri yeniden tanımlanıyor. Sosyal politikalardan çekilen devlet, güvenlik ve asayişle ilgili politikalara yoğunlaşıyor.

Sistemin kurumsal aygıtları ( her sahada olduğu gibi ) gelişmekte olan ülkelere Dünya Bankası, IMF vasıtasıyla özelleştirmeleri şart koşuyor. Küreselleşmenin saldırılarına karşı koyamayan devletler kendilerine kolay hedefler buluyorlar. Hans-Jörg Albrecht, modern çağdaki devletin siyasi iktidar ve kurumları sapkınlaştırdığı, “ötekini “ve “emniyet” duygusunun çoğaltılmasına tutunur.

Bauman, devlet destekli yeni kolektif korkuları köpürtüp siyasi tertiplere giriştiğini ileri sürer.

David Garland’a göre: ”refah kipinden ceza kipine” geçişe dikkat çeker.

Sosyal işlevlerini yitiren devletler kırılan otoriterini yeniden tesis etmek için fiziksel güvenlik politikalarına yönelirler.

Sosyal devlet, Henry A.Gıroux’un deyişiyle “karakol devlete” dönüşmekte.

Digital yaşam ulusal (geleneksel) kültür ve düşünme biçimlerini, toplumsal hafızayı bozarak “zihinlerimizi” bloke etmektedir. Adaptif bağlantı yoksunluğu zahmetli bir düşünce yerine ”bilişsel kolaylığı” tercih ediyor. Her şey maliyet ve fayda üzerinden ele alınıyor. Siyasetin, devletin, kültürlerin, ekonominin metalaşması, eğitimin ticarileşmesi sistemin sonuçlarındandır.

Neo-Liberal sistem devlet -okul sistemlerini “piyasa toplumunun” sürekli bir parçası haline getirdi.(Daniel Cohen)

Siyaset ve siyasetçi de toplumlara bir marka gibi pazarlanıyor.

Etik değerler toplumsal yaşamdan çekiliyor. Piyasa uyumlu ilişkiler ahlaki değerleri yozlaştırıyor.

Dünya nüfusunun büyük bir kısmı mega metropollere taşındı, birbirine zıt farklı yaşamlar dip dibe oksimoron tablo gibi.

Göçmenleri, mültecileri, kaçakları, kısmi vatandaşları da bu tabloya ekleyebilirsiniz.

Prekaryalaşma (dünya nüfusunun neredeyse dörtte üçü) her yerde. Kamu sektörünün çökmesi prekaryayı çoğaltmakta. (G.Standing) Güvencesiz bir varoluş içinde yaşamaya mecbur olmak sosyal-patolojik durumlar yaratıyor. Korku, endişe, öfke, belirsizlik, dışlanmışlık ve yabancılaşma “yeni tehlikeli sınıfın ”özellikleri.

Sistemin düzeni her tarafından dökülüyor.

Yeni bir çağ dönüşümünün (değişiminin) eşiğinde olduğumuzu entelektüel dünya görüyor, siyaset ve kurumları göremiyor.

Her krizde sermaye yeni mevziler kazanıyor, yeni servetler biriktiriyor, bunu da yoksulları daha da yoksullaştırarak yapıyor.

Sistem her krizde olduğu gibi düzenini yeniden tamir ederek tiranlığını pekiştirmek istiyor.

Sistemin “iskarta”ya çıkardığı,” homo sacer”yaptığı veya yoksullaştırdığı (prekaryalaştırdığı) veya sömürdüğü kitleleri nasıl tasfiye edecek?

Jeremy Bentham (İngiliz toplum kuramcısı) 1787 yılında sisteme uyum sağlayamayanlar için bir gözetim hapishanesi icat eder. Panoktikon, “seçenek mimarisi” de denilen yuvarlak yapının ortasında bir gözetleme kulesi var, mahkûmlar tek kişilik hücrelerde tutuluyor. Mahkumlar görevliyi göremiyor. Hücrende rahat dur, yoksa seni daha kötüleriyle cezalandırırım.!

Kolektif eylemin gözetim toplumunu tehlikeye düşüreceğini düşünen Michel Faucauld bu fikirden hareketle “uysal bedenler” metaforunu geliştirdi.

G.Orwel,1948 de yazdığı alegorik ve dispodik kitabının adı 1984. Büyük Birader’in görevi herkesi gözetleyerek, kaçak koyunları sürüye katmak. Orwel gelecekte daha farklı bir yöntemi de öngörür. Zihinlere ipotek koymak. ”kısıtlı ve kısır bir dille çok konuşun fakat düşünmeyin.

Carlo Rovelli, “Zamanın Düzeni”nde düşünceler geçmişten geleceğe doğru gelişir, ters yönde değil diyor. İzafiyet teorisine göre evren bir nesneler toplamı değil, olaylar toplamıdır. Entropi geçmişin bugüne bıraktığı izleri açıklar. Neden kavramı zaman içinde asimetriktir: Neden sonuçtan önce gelir.(Rovelli)

 

Yeni bir düzen inşasını kim nasıl yapacak?

Uluslar ya küresel sermayenin taleplerini yerine getirmeye devam edecek, ya da kendi demokrasilerini güçlendirerek içerde geniş ”biz” olarak dışarda başka uluslarla işbirliği yeteneğini geliştirerek yeni bir düzen inşasına girişecekler.

Fuat Çakıroğlu

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tekhabergazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.