Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam

İYİ PARTİ KONGRESİNİN ÜZÜCÜ SONUÇLARI...

GÜNDEM 29.09.2020 - 14:22, Güncelleme: 29.08.2022 - 15:26
 

İYİ PARTİ KONGRESİNİN ÜZÜCÜ SONUÇLARI...

İYİ Parti kongresinin ardından bütün bunları yazarken ne denli ızdırap duyduğumu tarif edemem Ciddiye alınan bir kalemi, bir entelektüeli, bir ekran yüzü, bir projesi, Türkiye’nin sorunlarını kuşatan bir teorisi yok. Süngü harbine devam...
İYİ Parti'nin 2. Olağan Kurultayı geçen gün Ankara’da yapıldı. Meral Akşener, bin 289 oy alarak bir kez daha partisinin genel başkanı seçildi. Asıl rekabet ise, Genel İdare Kurulu seçimlerinde yaşandı. Çarşaf liste olarak girilen seçimlerde, ilk 75 ismin Meral Akşener'in “anahtar listesi” olduğu bilgisi kulislere yayıldı. Merkez Disiplin Kurulu’nun 11 asıl ve yedi yedek üyesi seçim yapıldı, 50 kişilik Genel İdare Kurulu üyeleri de belli oldu. Kurultay sırasında delegelere dağıtıldığı iddia edilen “tercih edilmeyecekler” listesi İYİ Parti’yi karıştırdı. “İlk 75'te de Olsa Tercih Edilmeyecekler” başlıklı listede şu isimler yer aldı: Hayrettin Nuhoğlu, Feridun Bahşi, Aytun Çıray, Yavuz Temizel, Ümit Özdağ, Aylin Cesur, Aydın Adnan Sezgin, Berna Biçer, İsmail Koncuk, Ayhan Erel… İsmail Koncuk ne Genel İdare Kurulu’na ne de Merkez Disiplin Kurulu’na giremedi. Çizik yiyen diğer isimlerden Aylin Cesur, Hayrettin Nuhoğlu, Ayhan Erel ve Aydın Adnan Sezgin, Genel İdare Kurulu’na yedek üye seçildi. Adana Milletvekili İsmail Koncuk ve İzmir Milletvekili Aytun Çıray da listeye sosyal medya hesaplarından yaptıkları paylaşımlarla tepki gösterdi. Koncuk, “İYİ Parti 2. Olağan Kongresi bugün yapıldı. Hayırlı olsun. Ben ve Ümit Özdağ, Gİ̇K adayı olmamamıza rağmen, bazı akıl ve ahlak fukaraları, bir kısım il yöneticisine sabah böyle bir liste dağıtmış. Aday olma ihtimalimiz bile birilerini ürkütmüş! Koltuk onların, adamlık bizim olsun” ifadelerini kullandı. Çıray ise “Bu listede asıl hedef merkez siyasetçilerin tasfiyesidir. Demirel’in doktoru.. İsmet Sezgin’in yeğeni.. Ve bendeniz bunun işaretidir. Başarıp başaramadıklarını göreceğiz. Onlar da görecek. Samimiyet ve ilkeler testidir bu!” dedi.[i]” Ümit Özdağ da "GİK üyesi olmak istemediğimi bilmene rağmen aday listesine yazdırıp sonra çizdirmek için pusu kuran ‘adama’ soruyorum. Bana düşman olduğun kadar PKK'ya, FETÖ'ye. Yunanistan'a vs düşman mısın bilmiyorum ama sen benim düşmanım olacak kadar değerli değilsin" diye tepkisini ifade etti. *** Küçük bir kasabada doğmuş, Türkiye Cumhuriyetinin, Atatürk Cumhuriyetinin imkanlarıyla profesör olma imkanı bulmuş bir insanım. Türk milliyetçiliği geleneği içerisindeki yavanlığı ve eksiklikleri problemleri eleştirmek, bilgim ve aklım yettiğince yol göstermek benim açımdan vicdani bir borçtur. Ben dahil kişilerin bu anlamda bir önemi yoktur, benim açımdan olgular ve problematikler önemlidir. Bunu yapmaya çalışıyorum. Yaşımız elliyi devirdi bunu gelecek kuşaklara, Türk milletine karşı sorumluluğum gereği yapıyorum. Celal Bayar bizim parti dediğinde DP’liler DP’yi kast ediyor sanırlarmış oysa o ITC’yi kast edermiş. “Bayar gibi Bizim partinin” tarihte açtığı izde ve kulvardayız o birikimi önemseriz bir kolu CHP’de bir kolu MHP’de mefluç haldedir, dirilmesi gerekiyor. Güncelde parti siyasetlerinin çok uzağındayım,  Türkiye partisiyiz ve Türkiye için faydalı olacak her proje ve fikri destekliyorum. Soranlara anlatıyorum, bilgi ve düşüncelerimi paylaşıyorum. Bu millete karşı borcumuz var. YALINKILIÇ EN ÖNDEYDİLER Odatv’de neden yazdığımı garipseyenlere söyleyeyim “yazılarımın bir kelimesini bile sansürlemezler” TSK ve Türk milleti FETÖ tarafından, Ergenekon, Balyoz’da hançerlenirken sizler masaların altına saklanmış beyit okuyordunuz, bu arkadaşlar yalınkılıç en öndeydi, ahlak bunu emreder, yerimiz bilinsin istedik, onun için buradayız. Masanın altına sinme onursuzluğunu kabullenemedik. Bunu söyleyenler, kendi mecralarında bu yazıların yayınlanmasını en milliyetçileri dahi, iltisakları, beklentileri, kaygıları ve korkuları gereği cesaret edemezler. Türk milletinden yana taraf olduğumuz doğrudur. Şaşıranlar olabilir belki, benim bütün solcu muhataplarım Türkçü ve Türk milliyetçisi kimliğimle beni sever, sayar ve muhatap alarak saygı gösterirler. Bu açıklamaları yapmak zorunda kaldığım için hakiki okurlardan özür dilerim. RAND CORPARATİON RAPORUNDA EN ÇOK KORKULAN ŞEY Şimdi esas konuya dönelim İYİ Parti kongresini Türk milliyetçiliğinin siyasi temsilcilerinin veya o iddiadakilerin politik vizyonsuzluğu bağlamında tahlil etmeye çalışalım. Ama Etçi Nusret ve Acun, ROK ve Nagehan Alçı, Haşmet Babaoğlu, profillerini anlamadan bu olguları kavrayamayız. Pop kültürümüzün bu ikonlarının açılımı farklı katmanlarda bize Türkiye’de akademinin, partilerin, siyasi iklimin, medya düzeninin, TV tartışmacılarının fotoğrafını sunar. Ciddi kurumların hepsi bu profilin simetrikleri profillerle doldurulmuştur. Üniversite mi al sana Mütevelli Başkanı Kabzımal, kütüphanesi yok, televizyon ve gazeteci mi al sana sertleşmeden sert şuta, ekonomiye kadar her konuyu biliyorlar. Pierre Bourdeieu’nun tabiriyle “entelektüel etikete sahip olunduğunun iddia edilebilmesi için kültür üreticilerinin, özel uzmanlıklarını ve otoritelerini, daha dıştaki bir siyasi faaliyet alanı içerisindeki özel kültürel alanlara yaymaları gerekir. Einstein kendi özel uzmanlık alanı dışına çıkarak nükleer fizik bilgisiyle mesela küresel politika üzerine görüş bildirdiğinde entelektüel bir otorite uygulayacaktır.[ii]” Türkoloji bilgisini fiil çekmenin dışına taşırıp Samoyloviç, Togan, Çobanzade gibi kullandığınızda entelektüel oluyorsunuz, Köprülü gibi büyük bir alim olarak kalmak da bir tercihtir. 12 Eylül’ün Siyasi Partiler Kanunu Türk demokrasisinin üstünde Demokles’in kılıcı gibi sallandıkça kapitalizm popüler kültürel ikonları ve haz endüstrisi üzerinden memnuniyetsiz kütleleri sisteme entegre edecek araçları geliştiriyor. RAND Corparation raporunda en çok korkulan şey bağımsız Türk milliyetçiliği hareketiydi. Muhtemel bağımsız bir çıkış içerde ve dışarıda pek çok çevreyi tedirgin ediyor. Kitleselleşmesinden, kapsayıcı bir siyasal dil kurmasından korkuluyor. Bu yüzden ellerindeki araçları ve mekanizmaları devreye koyarak bu büyük hareketin/geleneğin entelektüel vizyonu ve doğrultu tutarlılığı olmayan, küçük kaygıların esiri vasat ve altı kadrolar tarafından yönetilmesini sağlayarak ketlenmesini sağlıyor. İyi Parti önderlik kadrolarını böylesi bir dış mühendislik dizaynına teslim olmamaları yönünde “dinlerlerse” ikaz etmemiz gerekir. İYİ Parti Baudillard’ın simülasyon evreni kavramıyla dile getirdiği “gibi” bir yanılsamanın izdüşümüdür. “İmaj her şey, susuzluk hiçbir şeymiş” meğer. Gibi çağındayız. Bira ama alkolsüz Et ama yağsız, Tesettür ama lila taytlı, Milliyetçi ama değil! Her şey ama hiçbir şey. Hem daldan hem kabaktan, Ortaya karışık. Organik, demokratik, bilimsel çağımızın üç sihirli sözcüğü  Neyin önüne sıfat olarak gelirlerse onu dokunulmaz, sorgulanamaz yapıyorlar. Çürük domatesi, organik diye, en despot idarecileri kapitalist uyutma seanslarıyla demokratik, en saçma hezeyanların bilimsel diye sunulduğu bir çağdayız. Eleştirel düşünceden korkuluyor, fesat formunda kavranıyor, eleştirel düşünce olmadan bilim ve düşüncenin ilerleyemeyeceğinden bihaberiz. Ama sorarsan hep beraber “bilimi ve düşünceyi severiz” sorun yok! Çağ yangınının orta yerindeyiz. Patatesin ağaçtan mı koparıldığına dair sert tartışmalar var! Türkiye, milletimiz devasa sorunlarla boğuşurken 1970/1980 ‘li yılların kasaba siyasetinden kalma öğrenme şemalarıyla delege ismi çizme, üstelik aday olmayanların ismini yazıp çizerek sözde itibarsızlaştırma girişimi “milli partimizin” vatanperver delagasyasının ve çarıklı erkan-ı harp kadrolarının bir tasarrufudur. Onlar delege yaptı, demokrasyanın cilvesi diyorlar. Cilveli demokrasi ne diyelüm! Biz soralım Alp Ozanlar söylesin, hanum hey! Ümit Özdağ Bey ve arkadaşları bu çizilme hadisesine bu konuyla münhasır olmak üzere haklı olarak itiraz ettiler. Bir kısım vekil Hanımefendiye aslında sorunun Koray Aydın Bey kaynaklı olduğunu ifade ederek uzaklaştırılmasını talep ettiler. Hanımefendi “gözlemliyorum” diye şık ve siyaseten rahatlatıcı bir açıklamayla “mağdur ve madunları” bir ölçüde rahatlattı. Koray Aydın Bey meselesi halledilirse ve yönetim diledikleri gibi şekillenirse her şey güllük gülistanlık gibi bir hava var arkadaşlarda. Ben de buna şaşırdım, siyasi bir taktikse ne ala gerçekse ne feci. Tıpkı Şener Şen’in Züğürt Ağa filmindeki iflas sonrası “bizi mahveden arobonun telefidir” tespiti gibi, asıl gerçekle yüzleşmenin ertelenmesi giderek büyüyen bir faturayla yüzleştirir kaçınılmaz olarak. Ruslar’ın 18. Yüzyılda yaptığı gibi Milliyetçi camia kendi gerçekliğiyle büyük yüzleşmeyi erteledikçe çok koruduğunu sandığı değerlere büyük zarar veriyor. SORUN AŞILMIŞ DEĞİLDİR İYİ Parti esasen MHP içerisinde Sayın Meral Akşener liderliğinde gelişen bir muhalefet hareketinin neticesinde ortaya çıktı. MHP içerisinde istişare ve demokratik karar alma süreçlerinin işletilmediği, doğrultu tutarlılığının olmadığı Türkiye’nin ihtiyaçlarına ve sorunlarına çözüm getirecek bir siyaset üretilemediğini dile getirerek kongre talebinde bulundular. Gerekçelerine katılmakla birlikte yavan ve yetersiz bulduğumuzu yeni ve alternatif bir programa ve kadroya ihtiyaç olduğunu, “keçeye pala, testiye kurşun taliminin artık işe yaramadığını”  vaktiyle Meral Hanım ve çevresine ifade ettik. Bizim gibi pek çok milliyetçi aydında bu görüşteydi. Hâlâ da böyledir. Sorun aşılmış değildir. Bu çerçevedeki çalışmalara karınca kararınca katkı sunmaya çalıştık. Tarih önünde vicdanım rahat. Rousseau’nun , “iyi yönetilebilecek ölçüde büyüklüğe sahip, herkesin kendi işini yaptığı, kendisine yettiği, herkesin birbirini tanıdığı, erdemlerin bilindiği, yurt sevgisinin herkes tarafından aynı ölçüde hissedildiği, karanlık manevraların olmadığı, hükümdar ve halkın bir ve aynı çıkara sahip olduğu, hükümet ve halkın aynı kişi, tek boyunduruğun ise meşru yasalar olduğu, yasa üstünde kimsenin olmadığı, keyfi yönetimin bulunmadığı, yurttaşlarının özgür yaşadığı ve özgür öldüğü bir devlet” [iii] fikrini tartıştığım/açtığım soldan, çağdaş muhafazakarlara kadar geniş bir kesimdeki bağımsız ciddi entelektüellerden zımni olarak büyük bir ilgi ve destek gördüm.  Yüze yakın profesör arkadaşım ve bir o kadar aydın ve siyasette deneyimli dostumuzdan katkılar aldık. Devamlı surette arayıp sordular, var olsunlar. Türkiye’yi XXI yüzyılda taşıyacak içinde bulunduğu bunalımı aşacak bu beklenti sayesinde parti kurulmadan anketler yüzde 20 bandına çıktı. Ne var ki süreç içerisinde olaylar farklı gelişti. İtirazlar “sert tokalaşma” delege de delege gıygıyı, milli, demokratik bir kitle partisi olarak başlayan muhalefet hareketi son tahlilde “merkez neoliberal bir parti” olarak tekâmül etti. Bu sürecin akamete uğramasında kerameti kendinden menkul MHP’den beri 30 yıldır mecliste, orada, burada önder olan ama Türk milliyetçiliği teori ve pratiğine katkısı 30 cümle olmayan abilerimizin hatırı sayılır bir katkısı oldu var olsunlar, dertlerinin dağğğva değil, küçük, basit ihtirasları olduğunu millete ispat ettiler. Hayatlarının fırsatını kaybetti bu abiler tek bir sekansta milli mefküreye bir yol açacaklardı , “sesleri yarında yankılanacaktı”, kendilerine yakışanı yapamadılar. Gülünç, doldur, boşalt ezberlerle devamda bir sakınca görmediler. Ahali yutuyor nasılsa! Büyük bir fırsat dar, kasabalı dünyanın, dar küçük memur ahlakının ve hasisliklerinin esiri olarak berhava edildi. Türk milliyetçiliği yeni, çağdaş, katılımcı, kamucu bir ekonomi politik, hukuk devleti esasına gönülden bağlı bütün kesimleri kapsayıcı Türkiye’nin farklılıklarını yurttaş hukuku, insan hakları hukuku bağlamında zenginlik olarak sahiplenen bir kitle partisi olarak Türkiye’yi yönetme şansını kaybetti. Ne oldu? 20/30 kişi vekil oldu, düzenli taranmış saçları, yaka mendilleri, arabaları, büyük telefonları, mayışları, arabaları, sekreterleri, önemleri arttı hepsi bu kadar. “Önemli olmayı” değerli olmaya yeğleyenlerin yolu böyledir. Biruse Vilayetine parti programı toplantısında milli kitle partisi programında! herhangi bir beis gör[e]mediler. Neoliberal, tercüme kokan programına dağva, gardaşdeyü sahip çıktılar. Türkmen göçü kalka kalka düzelir fehvasıyla amel ettiler galiba, akabinde “attıkları gibi vurmayınca” aaa! burada milliyetçilik yokmuş diye feryad figan eyleyip ayrıldılar. Olsun, özeleştirisi verilmiş bir tavırdır ama o kadardır. Bir kısmı kendilerinin milliyetçi ama partilerinin merkez parti olduğunu ifade ettiler. Ne diyelim Karadeniz’de yaşlılar muhatabın konuyu anlayamayacağını, uzatacağını, boşa küseceğini görünce kırmadan baştan savmak için “Öyle da olur” derlerdi. Olmaz ama canın sağ olsun, anlamındadır. Bir kısmı hala dağvva modunda. Neyin dağvası bilebilene aşk olsun. Koray Bey abimiz ve çevresine bir ara sorup dinleyeceğim bu dağvvayı. Erzurum ekolüyüm gardaşı, dağvayı aksanlı hepsinden iyi telaffuz ederim esasında ama bu arkadaşların merkez partide ne davası yaptıklarını anlamakta güçlük çekiyorum, benim eksikliğim. İYİ Parti bugün maalesef Türkiye sosyolojisinde bir şeye tekabül etmiyor. CHP oylarıyla bir daha bu fırsatı yakalayabilirler mi? Bilemem, çok zor görünüyor. Adeta bir –öyle olmaz partisi- niteliğinde. Peki nasıl olur? O belli değil işte. Ciddiye alınan bir kalemi, bir entelektüeli, bir ekran yüzü, bir projesi, Türkiye’nin sorunlarını kuşatan bir teorisi yok. Küserek geldikleri “dağğva” gibiler, değişen bir şey yok aslında. Süngü harbine devam, Bütün bunları yazarken ne denli ızdırap duyduğumu tarif edemem. Nesi var? Menkabevitiradları, çeşme başında güğüm tokuşturma diskuru var. Nesi var, delegesi var. Sen değil, ben olayım yarışı var. Mübarek olsun. AHALİDE ÇIT YOK Atatürk’ün de içinde olduğu Türk milliyetçileri XX. yüzyılın başında Avrasya çağını tayin ettiler. Türk milliyetçiliğinin partili tarihi 131 yıla ulaşmıştır. (İlk parti ITC=İttihat ve Terakki Cemiyeti1889’dur.) Bu cümleden olmak üzere, Müsavat Partisi öncülüğünde Kafkasya’da Mehmet Emin Resulzade önderliğinde örgütlenen Türk milliyetçileri 28 Mayıs 1918’da laik, demokratik esaslara bağlı olarak Doğu İslam ve Türk dünyasında ilk bağımsız Cumhuriyetini kurmuş oldular. 1912 Batı Trakya Türk Cumhuriyeti (kısa süreli bir diğer deneyimdir), 1923 Türkiye Cumhuriyeti keza aynı fikri entelektüel siyasi geleneğin, bu büyük tecrübe silsilesinin bir birikimidir. Bu fikri ve siyasi gelenek, 1905 yılında Türkistan’da başlayan Alaş Orda hareketi ve 1917-1920 yılları arasında eski Kazak cüzleri bir araya gelerek bağımsız “Alaş Orda Devleti”ni kurdular. Ne yazık ki bugün Türk milliyetçiliğini temsil iddiasındaki kurumlar bu tarihsel miras ve müktesebatın bilincinin çok uzağındadırlar. Tümü “son çare tesisleri” gibiler. İsterdik ki İYİ Parti ve MHP kongrelerinde bu türden meseleler tartışılsın, itirazlar olsun. Her iki partinin oy oranı yüzde 20 mertebesini aştı. Seçimle gelmesi gereken makamları atamayla yönetip sonra bu adamlarla benden oy isteyecekler, ne güzel İstanbul, ahalide çıt yok, ahali siperde kendi sosyalitelerini ve ilişkilerini riske atmıyorlar, itiraz edecek avanak arıyorlar. Toptan kurnazız ya! Çaktırma kurt yap, hiç anlaşılmıyor! Her iki parti küçük memur ve kasabalı beklentilerle bu büyük gücü ve potansiyeli heba etmemelidirler. MSP pikabından Siyasal İslam’dan 2 Cumhurbaşkanı 3 Başbakan çıktı bu politik milliyetçiliğin hepinizin ortak bir hüsranıdır. Tarih önünde mahkum olursunuz. Sizleri Türk milliyetçilerinin, Türk milletinin maşeri vicdanına şikayet ediyorum. Bu ayrılık ve gayrılık sadece Türkün düşmanını sevindirir. Bilimsel araştırmalar, siyasal eğilim araştırmaları Türkiye’de sağdan sola kadar Müdafa’â-yi hukukçu sosyolojinin oy potansiyelinin yüzde 65 mertebesinde olduğunu gösteriyor lakin bu sosyolojideki seçmenler partilerine kerhen oy veriyorlar. Ortak bir siyasal dilleri yok. Aytun Çıray Bey; Türkiye’nin merkezi Demirel’e yakınlık ve İsmet Sezgin’in yeğeni olmanızdan öte bu değerler kümesinin siyasal dilini kurmaya omuz vermenizden geçer, potansiyelinize ve kendinize haksızlık etmeyin.Meral Hanım’ın ve sizin Türkiye’de merkez siyasal değerler konusunu “siyasal eğilimler anketleri, ölçümleri” ışığında yeniden değerlendirmenizde kamu yararı vardır.1970’ler Türkiye’sinde hatta 90’lar Türkiye’sinde bizim kuşağın dedeleri ve babaları yok artık, masada okey oynarken bira şişesinin masanın altına koyulan, camiden gelen ihtiyarların yakınlarıyla çakışmamak için kahveden içeri girmeden bahçede oturduğu iklim yok artık. Köy nüfusumuz artık 6.5 milyon. Yanılıyorsunuz! Milli mefküre yolunun takipçileri; Milli mefküre, milliyetçilik, Atatürkçülük, idealizm, vatanperverlik işte buradadır. Bu büyük görklü Oğuz çadırını yeniden ihya ederek “Küntuğ bolsun kök kurıkan” diyerek açları giydirmek çıplakları donatmak, başlıya baş eğdirmek, dizliye diz çöktürmektir. İnsanlığa yeni bir üretim ve paylaşım kültürünü armağan ederek Asya çağının kandillerini uyarmaktır. Gerisi güveç ,ekşili siyasetidir, yapmayın “parlak çeket, araba , iki banyolu ev” için  kendinizi ve halkı aldatmayın, gülünç olmayın. Biz bizi biliyoruz, ayıp olur diye demiyorduk ama iş noktayı geçti, anladığımızı siz de bilin istedik. “Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz” dizesini sert şiir olsun, yerli yersiz yırlansın diye değil bu profillerive sosyolojiyi anlatmak için söyledi büyük şair. Size/bize diyor. Üzerimize almıyoruz nasılsa, başkalarıdır o! Sorun yok. Prof. Dr. Kemal Üçüncü    [i]https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/iyi-partiyi-karistiran-liste-cok-sert-aciklamalar-6047361/ [ii] Frank Furedi, Nerey Gitti Bu Entelektüeller, Birleşik Yay, 2000, s.51 [iii][i] H. Emre Bağce, http://www. emrebagce. com/yayinlar/Rousseauda-toplum-sozleesi-siyasal-mesruiyet-ve-katilimci-demokrasi. pdf
İYİ Parti kongresinin ardından bütün bunları yazarken ne denli ızdırap duyduğumu tarif edemem Ciddiye alınan bir kalemi, bir entelektüeli, bir ekran yüzü, bir projesi, Türkiye’nin sorunlarını kuşatan bir teorisi yok. Süngü harbine devam...

İYİ Parti'nin 2. Olağan Kurultayı geçen gün Ankara’da yapıldı. Meral Akşener, bin 289 oy alarak bir kez daha partisinin genel başkanı seçildi. Asıl rekabet ise, Genel İdare Kurulu seçimlerinde yaşandı. Çarşaf liste olarak girilen seçimlerde, ilk 75 ismin Meral Akşener'in “anahtar listesi” olduğu bilgisi kulislere yayıldı. Merkez Disiplin Kurulu’nun 11 asıl ve yedi yedek üyesi seçim yapıldı, 50 kişilik Genel İdare Kurulu üyeleri de belli oldu. Kurultay sırasında delegelere dağıtıldığı iddia edilen “tercih edilmeyecekler” listesi İYİ Parti’yi karıştırdı.

“İlk 75'te de Olsa Tercih Edilmeyecekler” başlıklı listede şu isimler yer aldı: Hayrettin Nuhoğlu, Feridun Bahşi, Aytun Çıray, Yavuz Temizel, Ümit Özdağ, Aylin Cesur, Aydın Adnan Sezgin, Berna Biçer, İsmail Koncuk, Ayhan Erel…

İsmail Koncuk ne Genel İdare Kurulu’na ne de Merkez Disiplin Kurulu’na giremedi. Çizik yiyen diğer isimlerden Aylin Cesur, Hayrettin Nuhoğlu, Ayhan Erel ve Aydın Adnan Sezgin, Genel İdare Kurulu’na yedek üye seçildi. Adana Milletvekili İsmail Koncuk ve İzmir Milletvekili Aytun Çıray da listeye sosyal medya hesaplarından yaptıkları paylaşımlarla tepki gösterdi.

Koncuk, “İYİ Parti 2. Olağan Kongresi bugün yapıldı. Hayırlı olsun. Ben ve Ümit Özdağ, Gİ̇K adayı olmamamıza rağmen, bazı akıl ve ahlak fukaraları, bir kısım il yöneticisine sabah böyle bir liste dağıtmış. Aday olma ihtimalimiz bile birilerini ürkütmüş! Koltuk onların, adamlık bizim olsun” ifadelerini kullandı.

Çıray ise “Bu listede asıl hedef merkez siyasetçilerin tasfiyesidir. Demirel’in doktoru.. İsmet Sezgin’in yeğeni.. Ve bendeniz bunun işaretidir. Başarıp başaramadıklarını göreceğiz. Onlar da görecek. Samimiyet ve ilkeler testidir bu!” dedi.[i]

Ümit Özdağ da "GİK üyesi olmak istemediğimi bilmene rağmen aday listesine yazdırıp sonra çizdirmek için pusu kuran ‘adama’ soruyorum. Bana düşman olduğun kadar PKK'ya, FETÖ'ye. Yunanistan'a vs düşman mısın bilmiyorum ama sen benim düşmanım olacak kadar değerli değilsin" diye tepkisini ifade etti.

***

Küçük bir kasabada doğmuş, Türkiye Cumhuriyetinin, Atatürk Cumhuriyetinin imkanlarıyla profesör olma imkanı bulmuş bir insanım.

Türk milliyetçiliği geleneği içerisindeki yavanlığı ve eksiklikleri problemleri eleştirmek, bilgim ve aklım yettiğince yol göstermek benim açımdan vicdani bir borçtur. Ben dahil kişilerin bu anlamda bir önemi yoktur, benim açımdan olgular ve problematikler önemlidir. Bunu yapmaya çalışıyorum. Yaşımız elliyi devirdi bunu gelecek kuşaklara, Türk milletine karşı sorumluluğum gereği yapıyorum.

Celal Bayar bizim parti dediğinde DP’liler DP’yi kast ediyor sanırlarmış oysa o ITC’yi kast edermiş. “Bayar gibi Bizim partinin” tarihte açtığı izde ve kulvardayız o birikimi önemseriz bir kolu CHP’de bir kolu MHP’de mefluç haldedir, dirilmesi gerekiyor. Güncelde parti siyasetlerinin çok uzağındayım,  Türkiye partisiyiz ve Türkiye için faydalı olacak her proje ve fikri destekliyorum. Soranlara anlatıyorum, bilgi ve düşüncelerimi paylaşıyorum. Bu millete karşı borcumuz var.

YALINKILIÇ EN ÖNDEYDİLER

Odatv’de neden yazdığımı garipseyenlere söyleyeyim “yazılarımın bir kelimesini bile sansürlemezler” TSK ve Türk milleti FETÖ tarafından, Ergenekon, Balyoz’da hançerlenirken sizler masaların altına saklanmış beyit okuyordunuz, bu arkadaşlar yalınkılıç en öndeydi, ahlak bunu emreder, yerimiz bilinsin istedik, onun için buradayız. Masanın altına sinme onursuzluğunu kabullenemedik. Bunu söyleyenler, kendi mecralarında bu yazıların yayınlanmasını en milliyetçileri dahi, iltisakları, beklentileri, kaygıları ve korkuları gereği cesaret edemezler.

Türk milletinden yana taraf olduğumuz doğrudur.

Şaşıranlar olabilir belki, benim bütün solcu muhataplarım Türkçü ve Türk milliyetçisi kimliğimle beni sever, sayar ve muhatap alarak saygı gösterirler.

Bu açıklamaları yapmak zorunda kaldığım için hakiki okurlardan özür dilerim.

RAND CORPARATİON RAPORUNDA EN ÇOK KORKULAN ŞEY

Şimdi esas konuya dönelim İYİ Parti kongresini Türk milliyetçiliğinin siyasi temsilcilerinin veya o iddiadakilerin politik vizyonsuzluğu bağlamında tahlil etmeye çalışalım.

Ama Etçi Nusret ve Acun, ROK ve Nagehan Alçı, Haşmet Babaoğlu, profillerini anlamadan bu olguları kavrayamayız. Pop kültürümüzün bu ikonlarının açılımı farklı katmanlarda bize Türkiye’de akademinin, partilerin, siyasi iklimin, medya düzeninin, TV tartışmacılarının fotoğrafını sunar. Ciddi kurumların hepsi bu profilin simetrikleri profillerle doldurulmuştur. Üniversite mi al sana Mütevelli Başkanı Kabzımal, kütüphanesi yok, televizyon ve gazeteci mi al sana sertleşmeden sert şuta, ekonomiye kadar her konuyu biliyorlar.

Pierre Bourdeieu’nun tabiriyle “entelektüel etikete sahip olunduğunun iddia edilebilmesi için kültür üreticilerinin, özel uzmanlıklarını ve otoritelerini, daha dıştaki bir siyasi faaliyet alanı içerisindeki özel kültürel alanlara yaymaları gerekir. Einstein kendi özel uzmanlık alanı dışına çıkarak nükleer fizik bilgisiyle mesela küresel politika üzerine görüş bildirdiğinde entelektüel bir otorite uygulayacaktır.[ii]” Türkoloji bilgisini fiil çekmenin dışına taşırıp Samoyloviç, Togan, Çobanzade gibi kullandığınızda entelektüel oluyorsunuz, Köprülü gibi büyük bir alim olarak kalmak da bir tercihtir.

12 Eylül’ün Siyasi Partiler Kanunu Türk demokrasisinin üstünde Demokles’in kılıcı gibi sallandıkça kapitalizm popüler kültürel ikonları ve haz endüstrisi üzerinden memnuniyetsiz kütleleri sisteme entegre edecek araçları geliştiriyor. RAND Corparation raporunda en çok korkulan şey bağımsız Türk milliyetçiliği hareketiydi. Muhtemel bağımsız bir çıkış içerde ve dışarıda pek çok çevreyi tedirgin ediyor. Kitleselleşmesinden, kapsayıcı bir siyasal dil kurmasından korkuluyor. Bu yüzden ellerindeki araçları ve mekanizmaları devreye koyarak bu büyük hareketin/geleneğin entelektüel vizyonu ve doğrultu tutarlılığı olmayan, küçük kaygıların esiri vasat ve altı kadrolar tarafından yönetilmesini sağlayarak ketlenmesini sağlıyor.

İyi Parti önderlik kadrolarını böylesi bir dış mühendislik dizaynına teslim olmamaları yönünde “dinlerlerse” ikaz etmemiz gerekir.

İYİ Parti Baudillard’ın simülasyon evreni kavramıyla dile getirdiği “gibi” bir yanılsamanın izdüşümüdür. “İmaj her şey, susuzluk hiçbir şeymiş” meğer.

Gibi çağındayız.

Bira ama alkolsüz

Et ama yağsız,

Tesettür ama lila taytlı,

Milliyetçi ama değil!

Her şey ama hiçbir şey.

Hem daldan hem kabaktan,

Ortaya karışık.

Organik, demokratik, bilimsel çağımızın üç sihirli sözcüğü

 Neyin önüne sıfat olarak gelirlerse onu dokunulmaz, sorgulanamaz yapıyorlar. Çürük domatesi, organik diye, en despot idarecileri kapitalist uyutma seanslarıyla demokratik, en saçma hezeyanların bilimsel diye sunulduğu bir çağdayız.

Eleştirel düşünceden korkuluyor, fesat formunda kavranıyor, eleştirel düşünce olmadan bilim ve düşüncenin ilerleyemeyeceğinden bihaberiz. Ama sorarsan hep beraber “bilimi ve düşünceyi severiz” sorun yok!

Çağ yangınının orta yerindeyiz.

Patatesin ağaçtan mı koparıldığına dair sert tartışmalar var!

Türkiye, milletimiz devasa sorunlarla boğuşurken 1970/1980 ‘li yılların kasaba siyasetinden kalma öğrenme şemalarıyla delege ismi çizme, üstelik aday olmayanların ismini yazıp çizerek sözde itibarsızlaştırma girişimi “milli partimizin” vatanperver delagasyasının ve çarıklı erkan-ı harp kadrolarının bir tasarrufudur. Onlar delege yaptı, demokrasyanın cilvesi diyorlar. Cilveli demokrasi ne diyelüm!

Biz soralım Alp Ozanlar söylesin, hanum hey!

Ümit Özdağ Bey ve arkadaşları bu çizilme hadisesine bu konuyla münhasır olmak üzere haklı olarak itiraz ettiler.

Bir kısım vekil Hanımefendiye aslında sorunun Koray Aydın Bey kaynaklı olduğunu ifade ederek uzaklaştırılmasını talep ettiler. Hanımefendi “gözlemliyorum” diye şık ve siyaseten rahatlatıcı bir açıklamayla “mağdur ve madunları” bir ölçüde rahatlattı.

Koray Aydın Bey meselesi halledilirse ve yönetim diledikleri gibi şekillenirse her şey güllük gülistanlık gibi bir hava var arkadaşlarda.

Ben de buna şaşırdım, siyasi bir taktikse ne ala gerçekse ne feci.

Tıpkı Şener Şen’in Züğürt Ağa filmindeki iflas sonrası “bizi mahveden arobonun telefidir” tespiti gibi, asıl gerçekle yüzleşmenin ertelenmesi giderek büyüyen bir faturayla yüzleştirir kaçınılmaz olarak. Ruslar’ın 18. Yüzyılda yaptığı gibi Milliyetçi camia kendi gerçekliğiyle büyük yüzleşmeyi erteledikçe çok koruduğunu sandığı değerlere büyük zarar veriyor.

SORUN AŞILMIŞ DEĞİLDİR

İYİ Parti esasen MHP içerisinde Sayın Meral Akşener liderliğinde gelişen bir muhalefet hareketinin neticesinde ortaya çıktı. MHP içerisinde istişare ve demokratik karar alma süreçlerinin işletilmediği, doğrultu tutarlılığının olmadığı Türkiye’nin ihtiyaçlarına ve sorunlarına çözüm getirecek bir siyaset üretilemediğini dile getirerek kongre talebinde bulundular. Gerekçelerine katılmakla birlikte yavan ve yetersiz bulduğumuzu yeni ve alternatif bir programa ve kadroya ihtiyaç olduğunu, “keçeye pala, testiye kurşun taliminin artık işe yaramadığını”  vaktiyle Meral Hanım ve çevresine ifade ettik. Bizim gibi pek çok milliyetçi aydında bu görüşteydi. Hâlâ da böyledir. Sorun aşılmış değildir.

Bu çerçevedeki çalışmalara karınca kararınca katkı sunmaya çalıştık. Tarih önünde vicdanım rahat. Rousseau’nun , “iyi yönetilebilecek ölçüde büyüklüğe sahip, herkesin kendi işini yaptığı, kendisine yettiği, herkesin birbirini tanıdığı, erdemlerin bilindiği, yurt sevgisinin herkes tarafından aynı ölçüde hissedildiği, karanlık manevraların olmadığı, hükümdar ve halkın bir ve aynı çıkara sahip olduğu, hükümet ve halkın aynı kişi, tek boyunduruğun ise meşru yasalar olduğu, yasa üstünde kimsenin olmadığı, keyfi yönetimin bulunmadığı, yurttaşlarının özgür yaşadığı ve özgür öldüğü bir devlet” [iii] fikrini tartıştığım/açtığım soldan, çağdaş muhafazakarlara kadar geniş bir kesimdeki bağımsız ciddi entelektüellerden zımni olarak büyük bir ilgi ve destek gördüm. 

Yüze yakın profesör arkadaşım ve bir o kadar aydın ve siyasette deneyimli dostumuzdan katkılar aldık. Devamlı surette arayıp sordular, var olsunlar. Türkiye’yi XXI yüzyılda taşıyacak içinde bulunduğu bunalımı aşacak bu beklenti sayesinde parti kurulmadan anketler yüzde 20 bandına çıktı.

Ne var ki süreç içerisinde olaylar farklı gelişti. İtirazlar “sert tokalaşma” delege de delege gıygıyı, milli, demokratik bir kitle partisi olarak başlayan muhalefet hareketi son tahlilde “merkez neoliberal bir parti” olarak tekâmül etti. Bu sürecin akamete uğramasında kerameti kendinden menkul MHP’den beri 30 yıldır mecliste, orada, burada önder olan ama Türk milliyetçiliği teori ve pratiğine katkısı 30 cümle olmayan abilerimizin hatırı sayılır bir katkısı oldu var olsunlar, dertlerinin dağğğva değil, küçük, basit ihtirasları olduğunu millete ispat ettiler.

Hayatlarının fırsatını kaybetti bu abiler tek bir sekansta milli mefküreye bir yol açacaklardı , “sesleri yarında yankılanacaktı”, kendilerine yakışanı yapamadılar. Gülünç, doldur, boşalt ezberlerle devamda bir sakınca görmediler.

Ahali yutuyor nasılsa!

Büyük bir fırsat dar, kasabalı dünyanın, dar küçük memur ahlakının ve hasisliklerinin esiri olarak berhava edildi.

Türk milliyetçiliği yeni, çağdaş, katılımcı, kamucu bir ekonomi politik, hukuk devleti esasına gönülden bağlı bütün kesimleri kapsayıcı Türkiye’nin farklılıklarını yurttaş hukuku, insan hakları hukuku bağlamında zenginlik olarak sahiplenen bir kitle partisi olarak Türkiye’yi yönetme şansını kaybetti.

Ne oldu?

20/30 kişi vekil oldu, düzenli taranmış saçları, yaka mendilleri, arabaları, büyük telefonları, mayışları, arabaları, sekreterleri, önemleri arttı hepsi bu kadar.

“Önemli olmayı” değerli olmaya yeğleyenlerin yolu böyledir.

Biruse Vilayetine parti programı toplantısında milli kitle partisi programında! herhangi bir beis gör[e]mediler. Neoliberal, tercüme kokan programına dağva, gardaşdeyü sahip çıktılar. Türkmen göçü kalka kalka düzelir fehvasıyla amel ettiler galiba, akabinde “attıkları gibi vurmayınca” aaa! burada milliyetçilik yokmuş diye feryad figan eyleyip ayrıldılar. Olsun, özeleştirisi verilmiş bir tavırdır ama o kadardır. Bir kısmı kendilerinin milliyetçi ama partilerinin merkez parti olduğunu ifade ettiler. Ne diyelim Karadeniz’de yaşlılar muhatabın konuyu anlayamayacağını, uzatacağını, boşa küseceğini görünce kırmadan baştan savmak için “Öyle da olur” derlerdi.

Olmaz ama canın sağ olsun, anlamındadır.

Bir kısmı hala dağvva modunda.

Neyin dağvası bilebilene aşk olsun. Koray Bey abimiz ve çevresine bir ara sorup dinleyeceğim bu dağvvayı. Erzurum ekolüyüm gardaşı, dağvayı aksanlı hepsinden iyi telaffuz ederim esasında ama bu arkadaşların merkez partide ne davası yaptıklarını anlamakta güçlük çekiyorum, benim eksikliğim.

İYİ Parti bugün maalesef Türkiye sosyolojisinde bir şeye tekabül etmiyor. CHP oylarıyla bir daha bu fırsatı yakalayabilirler mi? Bilemem, çok zor görünüyor. Adeta bir –öyle olmaz partisi- niteliğinde.

Peki nasıl olur?

O belli değil işte.

Ciddiye alınan bir kalemi, bir entelektüeli, bir ekran yüzü, bir projesi, Türkiye’nin sorunlarını kuşatan bir teorisi yok.

Küserek geldikleri “dağğva” gibiler, değişen bir şey yok aslında.

Süngü harbine devam,

Bütün bunları yazarken ne denli ızdırap duyduğumu tarif edemem.

Nesi var?

Menkabevitiradları, çeşme başında güğüm tokuşturma diskuru var.

Nesi var, delegesi var.

Sen değil, ben olayım yarışı var.

Mübarek olsun.

AHALİDE ÇIT YOK

Atatürk’ün de içinde olduğu Türk milliyetçileri XX. yüzyılın başında Avrasya çağını tayin ettiler. Türk milliyetçiliğinin partili tarihi 131 yıla ulaşmıştır. (İlk parti ITC=İttihat ve Terakki Cemiyeti1889’dur.) Bu cümleden olmak üzere, Müsavat Partisi öncülüğünde Kafkasya’da Mehmet Emin Resulzade önderliğinde örgütlenen Türk milliyetçileri 28 Mayıs 1918’da laik, demokratik esaslara bağlı olarak Doğu İslam ve Türk dünyasında ilk bağımsız Cumhuriyetini kurmuş oldular. 1912 Batı Trakya Türk Cumhuriyeti (kısa süreli bir diğer deneyimdir), 1923 Türkiye Cumhuriyeti keza aynı fikri entelektüel siyasi geleneğin, bu büyük tecrübe silsilesinin bir birikimidir. Bu fikri ve siyasi gelenek, 1905 yılında Türkistan’da başlayan Alaş Orda hareketi ve 1917-1920 yılları arasında eski Kazak cüzleri bir araya gelerek bağımsız “Alaş Orda Devleti”ni kurdular.

Ne yazık ki bugün Türk milliyetçiliğini temsil iddiasındaki kurumlar bu tarihsel miras ve müktesebatın bilincinin çok uzağındadırlar. Tümü “son çare tesisleri” gibiler.

İsterdik ki İYİ Parti ve MHP kongrelerinde bu türden meseleler tartışılsın, itirazlar olsun. Her iki partinin oy oranı yüzde 20 mertebesini aştı.

Seçimle gelmesi gereken makamları atamayla yönetip sonra bu adamlarla benden oy isteyecekler, ne güzel İstanbul, ahalide çıt yok, ahali siperde kendi sosyalitelerini ve ilişkilerini riske atmıyorlar, itiraz edecek avanak arıyorlar. Toptan kurnazız ya! Çaktırma kurt yap, hiç anlaşılmıyor!

Her iki parti küçük memur ve kasabalı beklentilerle bu büyük gücü ve potansiyeli heba etmemelidirler. MSP pikabından Siyasal İslam’dan 2 Cumhurbaşkanı 3 Başbakan çıktı bu politik milliyetçiliğin hepinizin ortak bir hüsranıdır. Tarih önünde mahkum olursunuz. Sizleri Türk milliyetçilerinin, Türk milletinin maşeri vicdanına şikayet ediyorum.

Bu ayrılık ve gayrılık sadece Türkün düşmanını sevindirir.

Bilimsel araştırmalar, siyasal eğilim araştırmaları Türkiye’de sağdan sola kadar Müdafa’â-yi hukukçu sosyolojinin oy potansiyelinin yüzde 65 mertebesinde olduğunu gösteriyor lakin bu sosyolojideki seçmenler partilerine kerhen oy veriyorlar. Ortak bir siyasal dilleri yok.

Aytun Çıray Bey;

Türkiye’nin merkezi Demirel’e yakınlık ve İsmet Sezgin’in yeğeni olmanızdan öte bu değerler kümesinin siyasal dilini kurmaya omuz vermenizden geçer, potansiyelinize ve kendinize haksızlık etmeyin.Meral Hanım’ın ve sizin Türkiye’de merkez siyasal değerler konusunu “siyasal eğilimler anketleri, ölçümleri” ışığında yeniden değerlendirmenizde kamu yararı vardır.1970’ler Türkiye’sinde hatta 90’lar Türkiye’sinde bizim kuşağın dedeleri ve babaları yok artık, masada okey oynarken bira şişesinin masanın altına koyulan, camiden gelen ihtiyarların yakınlarıyla çakışmamak için kahveden içeri girmeden bahçede oturduğu iklim yok artık. Köy nüfusumuz artık 6.5 milyon. Yanılıyorsunuz!

Milli mefküre yolunun takipçileri;

Milli mefküre, milliyetçilik, Atatürkçülük, idealizm, vatanperverlik işte buradadır. Bu büyük görklü Oğuz çadırını yeniden ihya ederek “Küntuğ bolsun kök kurıkan” diyerek açları giydirmek çıplakları donatmak, başlıya baş eğdirmek, dizliye diz çöktürmektir. İnsanlığa yeni bir üretim ve paylaşım kültürünü armağan ederek Asya çağının kandillerini uyarmaktır.

Gerisi güveç ,ekşili siyasetidir, yapmayın “parlak çeket, araba , iki banyolu ev” için  kendinizi ve halkı aldatmayın, gülünç olmayın. Biz bizi biliyoruz, ayıp olur diye demiyorduk ama iş noktayı geçti, anladığımızı siz de bilin istedik.

“Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz” dizesini sert şiir olsun, yerli yersiz yırlansın diye değil bu profillerive sosyolojiyi anlatmak için söyledi büyük şair.

Size/bize diyor.

Üzerimize almıyoruz nasılsa, başkalarıdır o!

Sorun yok.

Prof. Dr. Kemal Üçüncü

 

 [i]https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/iyi-partiyi-karistiran-liste-cok-sert-aciklamalar-6047361/

[ii] Frank Furedi, Nerey Gitti Bu Entelektüeller, Birleşik Yay, 2000, s.51

[iii][i] H. Emre Bağce, http://www. emrebagce. com/yayinlar/Rousseauda-toplum-sozleesi-siyasal-mesruiyet-ve-katilimci-demokrasi. pdf

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tekhabergazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.