Reklam kod içeriği yüklenmemiş.
Reklam kod içeriği yüklenmemiş.

İSA MESİH'İN AYASOFYA İLE BİTMEYEN KAVGASI...

GÜNDEM 15.06.2020 - 13:00, Güncelleme: 29.08.2022 - 15:26
 

İSA MESİH'İN AYASOFYA İLE BİTMEYEN KAVGASI...

Gerçekten Ayasofya Cami mi, Katedral mi, Pagan Mabedi mi, Müze mi!? Neden Paşa Hazretleri müze olmasını uygun görmüş esasında! Kilise’nin, inananlara Tanrı’nın oğlu olarak takdim ettiği İsa Mesih gerçekte yaşadı mı? Aytunç Altındal’ın evine giren hırsızın amacı neydi? Aytunç hoca gerçekten eceliyle mi öldü?
Gerçekten Ayasofya Cami mi, Katedral mi, Pagan Mabedi mi, Müze mi!? Neden Paşa Hazretleri müze olmasını uygun görmüş esasında! Kilise’nin, inananlara Tanrı’nın oğlu olarak takdim ettiği İsa Mesih gerçekte yaşadı mı? Aytunç Altındal’ın evine giren hırsızın amacı neydi? Aytunç hoca gerçekten eceliyle mi öldü? Havariyyun Kilisesi (Holy Apostles) Orjinal adı ile ‘Church of the Holy Apostles’, Roma İmparatorluğu’nun Ayasofya‘dan sonraki en büyük kilisesidir. Eski kayıtlarda ‘İmparatorluk Mezarlığı’ olarak geçen yapı, Yeni Roma’nın kurucusu I. Constantine zamanında başlanmış ve oğlu II. Constantius zamanında bitirilmiştir. 1453 yılında İstanbul’un fethi ile de üstüne Fatih Camii yapılmıştır. M.S. 330 yılında I. Constantine tarafından Ayasofya ile aynı zamanda yapımına başlanan yapı, 337 yılında I. Constantine’in ölümü ile oğlu ve varisi II. Constantius tarafından tamamlanmış ve I. Constantine buraya gömülmüştür! Kilise, Hz. İsa’nın 12 Havarisi’ne adanmıştır. Her ne kadar imparatorluğun amacı, bütün havari reliklerini kiliseye taşımak olsa da sadece üç tane azize (Aziz Andreas, Aziz Loukas ve Aziz Timotheos) ulaşılabilmiştir. Kilisede, merkezi türbe planlı haç bazilikası özelliği kullanıldığı için, Hristiyan mimarisinde dönüşüm olarak nitelendirilmektedir. İmparator Justinyen zamanında kilisenin büyüklüğü yetersiz kaldı ve aynı yerde yeni bir kilise yapıldı. Yeni kilisesin dizayn ve yapımı Trallesli (Güzelhisar) Anthemius ve Miletli Isidorus’a aittir. Kilisenin açılış ayini 28 Temmuz 550 yılında yapılmış ve inşaat sırasında Akakios Kilisesi’ne taşınan üç aziz relikleri yeni kiliseye geri alınmıştır. Ayrıca kilisenin kuzey kolu sonuna Justinyen ve ailesi için bir anıt mezar yapılmıştır. 700 yıldan uzun bir süre Havariyyun, Ayasofya‘dan sonra en önemli kilise olma özelliğini korudu. Ama Ayasofya başkentin eski bölgesinde yer alırken, Havariyyun, yeni yapılanmakta olan, birçok asil ve konsül üyesinin yerleşmeye başladığı, imparatorluğun en önemli caddelerinden biri olacak olan Mede Odos (Merkez Cadde) üzerinde yapıldı. Şehrin en kalabalık kilisesi olmasının yanında birçok imparator, patrik ve piskopos buraya gömüldü. İmparator I. Basil döneminde, 874 yılında, Hz. İsa’nın inananlarından ve ilk kilise kurucusu kabul edilen Aziz John Chrysostom ve diğer birçok azizin mezarı getirildi. Akabinde kilise altın ve mücevherler ile dolmaya başladı. IV.Haçlı Seferi (1204) sırasında istilaya uğrayan kilisede bulunan İmparator Justinyen ve Heraclius’un mezarları açılıp yağmalandı. Venedik’e götürülen eserlerin neredeyse tümü, şu anda Roma’da bulunan San Marco Katedrali’nde bulunmaktadır. Kurtarılan iki eser Aya İrini, aralarında I. Constantine’e ait olduğu sanılan mezar da bulunan beş eser İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde yer almaktadır. VII. Michael Palaeologus’un şehri geri almasıyla kiliseye ‘Melek Mikail’ heykeli ve 14. yüzyıl başında II. Palaeologus tarafından kapsamlı bir bakım yapıldı. Bizans İmparatorluğu’nun maddi sıkıntıya ve yıkılma sürecine girmesiyle kilise çürümeye bırakıldı. 1420 yılında Floransalı Cristoforo Buondelmonti, kilisesin harabeye dönüştüğünü kaydetmiştir. 1453 yılında İstanbul’un fethiyle birlikte Ekümenik Patrikhanesi görevi gören Ayasofya‘nın camiye çevrilmesiyle, Patrik Gennadius Scholarius Fatih Sultan Mehmed Han tarafından Havariyyun Kilisesi’ne Ekümenik Patrik olarak atanmıştır! Akabinde Patrikhane Pammakaristos Kilisesi’ne (Fethiye Camii), Havariyyun Kilisesi’nin kalıntıları da korunaklı bir bölgeye taşınarak (günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir) Fatih Camii yapımına başlandı. * Nicholas Mesarites ‘Description of the building of the Apostles’ adlı eserden faydalanılmıştır.   Şimdi Tyana’lı Apollonius’a, İmparator 1. Konstantin’e (Gaius Flavius Valerius Aurelius Constantinus), Simon Magus’a, Tarsus’lu Saul’a, ‘Kilise Yalancısı’ Eusebius’a, Arius’a, Joseph Arimetea’ya, Aziz Augustinus’a, Thomas Aquinas’a hiç girmeden belirtmek gerekirse, Hristiyanlığın amentüsünün oluşturulduğu ve İsa Mesih adlı kişinin Teslis’te ikinci kişi, doğrudan ‘Baba’dan gelen, Baba’yla bir olan, aynı özden’ yani Tanrı’nın Biricik oğlu ve dolayısıyla Tanrı yapıldığı organizasyon İznik şehrinde toplanan 1. Ekümenik Konsil’dir. Anılan Konsil’e İmparator Konstantin başkanlık etmişse de kendisi hiçbir zaman Hristiyanlığa inanmamış, Sol İnvictus inancı üzerine yaşamış ve ölmüştür. Daha sonra Hristiyanlar tarafından aziz ilan edilmiş olması bu sonucu değiştirmeye yetecek ne bir ayrıntı ve de ne mana ifade eder bir vaziyet değildir. Kaldı ki zaten Paul tarafından, Konsil’den önce evvela Gentile’ye sunumu yapılan bu karma sosyal mühendislik harikası modelden, ne İsa Mesih’in ve ne de 12 Havarinin haberleri yoktu. İşte muhtemelen tüm zamanların gelmiş geçmiş en etkileyici, en çok kazandıran, en iyi organize olmuş, en baştan çıkarıcı, en çok kana bulanmış, en dogmatik, en büyük yalanına karşı yaklaşık 1680 yıl sonra biri gerçek anlamda bir hamle yapmak istemişti; Eski bir rahip olan LUİGİ CASCİOLİ adlı bu İtalyan 2006 Yılında ‘İsa’nın gerçekte hiç yaşamadığını ve Katolik Kilisesi’nin hiç var olmamış bir kişiyi yaşamış gibi göstererek ‘inananları’ aldattığını ve böylece de Kilise vergisi alarak istismar ettiğini öne sürüp dava açtı. Cascioli’nin dava ettiği kişi bölgesel kilisenin yöneticisi Don Enrico Righi’ydi. Yapılan duruşma neticesinde Yerel Mahkeme dosyanın AİHM’e gönderilmesine karar verdi ve dosya AİHM’e ulaştı. AİHM N.14910/06 Esas numarası ile dosyayı incelemeye değer buldu. Bu dönemde Cascioli merhum Aytunç Altındal ile temas kurarak kendisinden davasını ispat konusunda yardım talebinde bulundu. Talebi kabul gören Cascioli’ye Aytunç Altındal tarafından elindeki bilgi ve belgeler iletildi lakin belgelerin süresinde Mahkemeye sunulmamış olması sebebi, iddiası ile dosya düştü. Gel gör ki Cascioli yılmadı yeniden dava açmaya karar vermişti ki 15 Mart 2010 yılında öldü! Kimliği belirsiz kişiler! tarafından evine girilerek, çok kıymetli el yazması eserlerine zarar verilen Aytunç Altındal’da 18 Kasım 2013 Tarihi’nde vefat etti. Böylelikle tüm zamanların en büyük kurgusu hakkında tam da Kilise’nin istediği gibi hiçbir karar verilememiş oldu, tıpkı 33 gün papalık yapan Papa I. İoannes Paulus’un Papalıkla ve Kilise ile ilgili dünyevi şeyler! açıklamaktan bahsettikten sonra aniden ölüp, apar topar defnedilmesi gibi… Bir de yeri gelmiş yahut gelmemiş olsun Ayasofya’nın üst galerisinde 4. Haçlı Seferini yönetmiş, İstanbul’da bir Katolik Devleti kurmuş ve tüm İstanbul’u o dönem yağmalayıp, şehrin namusuna ve gururuna musallat olmuş olan Venedik Doçesi Enrico Dandolo’nun mezarı bulunmakta, kıymet arz eder mi bilinmez ama en azından edilecek ibadetin duruluğu açısından, varlığının bilinmesinde fayda var gibi..                                                      Av. Bülent AYBİRDİ
Gerçekten Ayasofya Cami mi, Katedral mi, Pagan Mabedi mi, Müze mi!? Neden Paşa Hazretleri müze olmasını uygun görmüş esasında! Kilise’nin, inananlara Tanrı’nın oğlu olarak takdim ettiği İsa Mesih gerçekte yaşadı mı? Aytunç Altındal’ın evine giren hırsızın amacı neydi? Aytunç hoca gerçekten eceliyle mi öldü?

Gerçekten Ayasofya Cami mi, Katedral mi, Pagan Mabedi mi, Müze mi!? Neden Paşa Hazretleri müze olmasını uygun görmüş esasında! Kilise’nin, inananlara Tanrı’nın oğlu olarak takdim ettiği İsa Mesih gerçekte yaşadı mı? Aytunç Altındal’ın evine giren hırsızın amacı neydi? Aytunç hoca gerçekten eceliyle mi öldü?

Havariyyun Kilisesi (Holy Apostles)

Orjinal adı ile ‘Church of the Holy Apostles’, Roma İmparatorluğu’nun Ayasofya‘dan sonraki en büyük

kilisesidir. Eski kayıtlarda ‘İmparatorluk Mezarlığı’ olarak geçen yapı, Yeni Roma’nın kurucusu I.

Constantine zamanında başlanmış ve oğlu II. Constantius zamanında bitirilmiştir. 1453 yılında

İstanbul’un fethi ile de üstüne Fatih Camii yapılmıştır.

M.S. 330 yılında I. Constantine tarafından Ayasofya ile aynı zamanda yapımına başlanan yapı, 337

yılında I. Constantine’in ölümü ile oğlu ve varisi II. Constantius tarafından tamamlanmış ve I.

Constantine buraya gömülmüştür! Kilise, Hz. İsa’nın 12 Havarisi’ne adanmıştır. Her ne kadar

imparatorluğun amacı, bütün havari reliklerini kiliseye taşımak olsa da sadece üç tane azize (Aziz

Andreas, Aziz Loukas ve Aziz Timotheos) ulaşılabilmiştir.

Kilisede, merkezi türbe planlı haç bazilikası özelliği kullanıldığı için, Hristiyan mimarisinde dönüşüm

olarak nitelendirilmektedir.

İmparator Justinyen zamanında kilisenin büyüklüğü yetersiz kaldı ve aynı yerde yeni bir kilise yapıldı.

Yeni kilisesin dizayn ve yapımı Trallesli (Güzelhisar) Anthemius ve Miletli Isidorus’a aittir. Kilisenin

açılış ayini 28 Temmuz 550 yılında yapılmış ve inşaat sırasında Akakios Kilisesi’ne taşınan üç aziz

relikleri yeni kiliseye geri alınmıştır. Ayrıca kilisenin kuzey kolu sonuna Justinyen ve ailesi için bir anıt

mezar yapılmıştır.

700 yıldan uzun bir süre Havariyyun, Ayasofya‘dan sonra en önemli kilise olma özelliğini korudu.

Ama Ayasofya başkentin eski bölgesinde yer alırken, Havariyyun, yeni yapılanmakta olan, birçok

asil ve konsül üyesinin yerleşmeye başladığı, imparatorluğun en önemli caddelerinden biri olacak

olan Mede Odos (Merkez Cadde) üzerinde yapıldı. Şehrin en kalabalık kilisesi olmasının yanında

birçok imparator, patrik ve piskopos buraya gömüldü. İmparator I. Basil döneminde, 874 yılında,

Hz. İsa’nın inananlarından ve ilk kilise kurucusu kabul edilen Aziz John Chrysostom ve diğer birçok

azizin mezarı getirildi. Akabinde kilise altın ve mücevherler ile dolmaya başladı.

IV.Haçlı Seferi (1204) sırasında istilaya uğrayan kilisede bulunan İmparator Justinyen ve Heraclius’un

mezarları açılıp yağmalandı. Venedik’e götürülen eserlerin neredeyse tümü, şu anda Roma’da

bulunan San Marco Katedrali’nde bulunmaktadır. Kurtarılan iki eser Aya İrini, aralarında I.

Constantine’e ait olduğu sanılan mezar da bulunan beş eser İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde yer

almaktadır. VII. Michael Palaeologus’un şehri geri almasıyla kiliseye ‘Melek Mikail’ heykeli ve 14.

yüzyıl başında II. Palaeologus tarafından kapsamlı bir bakım yapıldı. Bizans İmparatorluğu’nun maddi

sıkıntıya ve yıkılma sürecine girmesiyle kilise çürümeye bırakıldı. 1420 yılında Floransalı Cristoforo

Buondelmonti, kilisesin harabeye dönüştüğünü kaydetmiştir.

1453 yılında İstanbul’un fethiyle birlikte Ekümenik Patrikhanesi görevi gören Ayasofya‘nın camiye

çevrilmesiyle, Patrik Gennadius Scholarius Fatih Sultan Mehmed Han tarafından Havariyyun

Kilisesi’ne Ekümenik Patrik olarak atanmıştır! Akabinde Patrikhane Pammakaristos Kilisesi’ne (Fethiye

Camii), Havariyyun Kilisesi’nin kalıntıları da korunaklı bir bölgeye taşınarak (günümüzde İstanbul

Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir) Fatih Camii yapımına başlandı.

* Nicholas Mesarites ‘Description of the building of the Apostles’ adlı eserden faydalanılmıştır.

 

Şimdi Tyana’lı Apollonius’a, İmparator 1. Konstantin’e (Gaius Flavius Valerius Aurelius Constantinus),

Simon Magus’a, Tarsus’lu Saul’a, ‘Kilise Yalancısı’ Eusebius’a, Arius’a, Joseph Arimetea’ya, Aziz

Augustinus’a, Thomas Aquinas’a hiç girmeden belirtmek gerekirse, Hristiyanlığın amentüsünün

oluşturulduğu ve İsa Mesih adlı kişinin Teslis’te ikinci kişi, doğrudan ‘Baba’dan gelen, Baba’yla bir

olan, aynı özden’ yani Tanrı’nın Biricik oğlu ve dolayısıyla Tanrı yapıldığı organizasyon İznik şehrinde

toplanan 1. Ekümenik Konsil’dir.

Anılan Konsil’e İmparator Konstantin başkanlık etmişse de kendisi hiçbir zaman Hristiyanlığa

inanmamış, Sol İnvictus inancı üzerine yaşamış ve ölmüştür. Daha sonra Hristiyanlar tarafından aziz

ilan edilmiş olması bu sonucu değiştirmeye yetecek ne bir ayrıntı ve de ne mana ifade eder bir vaziyet

değildir. Kaldı ki zaten Paul tarafından, Konsil’den önce evvela Gentile’ye sunumu yapılan bu karma

sosyal mühendislik harikası modelden, ne İsa Mesih’in ve ne de 12 Havarinin haberleri yoktu.

İşte muhtemelen tüm zamanların gelmiş geçmiş en etkileyici, en çok kazandıran, en iyi organize

olmuş, en baştan çıkarıcı, en çok kana bulanmış, en dogmatik, en büyük yalanına karşı yaklaşık 1680

yıl sonra biri gerçek anlamda bir hamle yapmak istemişti;

Eski bir rahip olan LUİGİ CASCİOLİ adlı bu İtalyan 2006 Yılında ‘İsa’nın gerçekte hiç yaşamadığını ve

Katolik Kilisesi’nin hiç var olmamış bir kişiyi yaşamış gibi göstererek ‘inananları’ aldattığını ve böylece

de Kilise vergisi alarak istismar ettiğini öne sürüp dava açtı. Cascioli’nin dava ettiği kişi bölgesel

kilisenin yöneticisi Don Enrico Righi’ydi. Yapılan duruşma neticesinde Yerel Mahkeme dosyanın

AİHM’e gönderilmesine karar verdi ve dosya AİHM’e ulaştı. AİHM N.14910/06 Esas numarası ile

dosyayı incelemeye değer buldu.

Bu dönemde Cascioli merhum Aytunç Altındal ile temas kurarak kendisinden davasını ispat

konusunda yardım talebinde bulundu. Talebi kabul gören Cascioli’ye Aytunç Altındal tarafından

elindeki bilgi ve belgeler iletildi lakin belgelerin süresinde Mahkemeye sunulmamış olması sebebi,

iddiası ile dosya düştü. Gel gör ki Cascioli yılmadı yeniden dava açmaya karar vermişti ki 15 Mart 2010

yılında öldü! Kimliği belirsiz kişiler! tarafından evine girilerek, çok kıymetli el yazması eserlerine zarar

verilen Aytunç Altındal’da 18 Kasım 2013 Tarihi’nde vefat etti.

Böylelikle tüm zamanların en büyük kurgusu hakkında tam da Kilise’nin istediği gibi hiçbir karar

verilememiş oldu, tıpkı 33 gün papalık yapan Papa I. İoannes Paulus’un Papalıkla ve Kilise ile ilgili

dünyevi şeyler! açıklamaktan bahsettikten sonra aniden ölüp, apar topar defnedilmesi gibi…

Bir de yeri gelmiş yahut gelmemiş olsun Ayasofya’nın üst galerisinde 4. Haçlı Seferini yönetmiş,

İstanbul’da bir Katolik Devleti kurmuş ve tüm İstanbul’u o dönem yağmalayıp, şehrin namusuna ve

gururuna musallat olmuş olan Venedik Doçesi Enrico Dandolo’nun mezarı bulunmakta, kıymet arz

eder mi bilinmez ama en azından edilecek ibadetin duruluğu açısından, varlığının bilinmesinde fayda

var gibi..

                                                     Av. Bülent AYBİRDİ

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tekhabergazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.