Reklam kod içeriği yüklenmemiş.
Reklam kod içeriği yüklenmemiş.

GAZETECİ OLMAK ÇOK ZORMUŞ…

ADALAR 20.07.2020 - 12:21, Güncelleme: 29.08.2022 - 15:26
 

GAZETECİ OLMAK ÇOK ZORMUŞ…

GAZETECİ OLMAK ÇOK ZORMUŞ…               Özel sektörde uzun süre çalıştıktan sonra 4,5 yıllık bir kamu tecrübem oldu. Bu tecrübe benim birçok düşüncemi ve hayata bakış açımı değiştirdi. Bu tecrübe belki de iş hayatımdaki en önemli dönemdi çünkü bu süreçte görmediğim, yaşamadığım, tahmin bile edemeyeceğim birçok şeyi gördüm ve yaşadım. Şimdi bu konuları tek tek anlatmayacağım, zaten anlatmaya kalksam da sayfalar yetmez.               Kamu tecrübemin ardından gerek şahit olduklarım gerekse mesleki açıdan körelme endişesi ile özel sektörden gelen bir teklifi değerlendirdim ve kamudan istifa ederek özel sektöre geri döndüm. Özel sektöre dönüşümden sonra bir yandan da yavaş yavaş köşe yazıları yazmaya ardında da habercilik yapmaya başladım. Elbette yazdıklarım birçok insanın işine gelmedi ve hatta bazılarının çok fazla canını yaktı. Zaman zaman bazılarının damarına çok fena bastım ama yazdıklarımdan ya da yaptıklarımdan hiç pişman olmadım. Neden derseniz; yazdıklarım yalan değildi ve yaptıklarım bana yapılanların değil kamuya yapılanların karşılığıydı.               Yazılarımın ve haberlerimin karşılığında ilginç tepkiler aldığım da oldu hatta bu ilginç tepkiler yavaş yavaş trajikomik bir duruma dönüşmeye başlıyordu. Bir gün bir yazı yazıyorum CHP’liler beni AKP’li olmakla suçluyorlar, başka bir gün yazı yazıyorum AKP’liler beni CHP’li hatta PKK’lı olmakla suçluyorlar. Birisi bana FETÖ’cü derken bir diğeri “Atatürkçü” diyor. Bir başkası çıkıp “Asıl FETÖ’cü bu Atatürkçüler” derken bir başkası çıkıp “Dindarların hepsi FETÖ’cü, FETÖ’cülerin hepsi AKP’li, bunların alayı yobaz” diyor. Bir başkası ise “Bu CHP’lilerin hepsi terörist” diyor. Biri “Milliyetçi” derken bir başkası ise “Vatan Haini” diyebiliyor. Kısacası her bir yazımda ya da haberimde objektif bir bakış açısıyla düşüncelerimi dile getirmeme rağmen ifadelerimden rahatsız olanlar hemen bir ötekileştirme ve yakıştırma çabasına giriyor. Elbette bir süre sonra bu duruma alıştım ve umursamamaya başladım.               Bir adalı olarak Adalar Belediye hakkında çok fazla haber yaptım ve bu haberler sebebiyle de birçok CHP’linin de tepkisini çektim. Halbuki yazdıklarım başından sonuna kadar doğruydu ama kimse doğruyla ilgilenmiyordu çünkü ortada bir partizanlık savaşı vardı.   Seversiniz ya da sevmezsiniz ama Coşkun Özden sonrasında Adalar’ı devir alan CHP’li Belediye Başkanları Adalar’a hiçbir şey katmadıkları gibi çok fazla zarar verdiler. Eminim birçok CHP’li ve Adalı bu konuda benimle aynı düşünceye sahip ve kimse Coşkun Özden dönemi sonrasında gelen başkanlar sayesinde Adalar’a şu hizmet verildi diye bir örnek veremez.   Kısaca CHP dönemine bakarsak; ilk seçilen büyük umutlarla seçilmişti ama daha makama oturmadan Belediye Personeli için gazetelere aşağılayıcı ifadeler kullanmıştı ardından da ada dışından çok sayıda personel getirerek adalı memurları pasifize etti. Bu hamlesiyle belediyenin yapısını ve işleyişini de kalıcı olarak bozmuş oldu. Aynı dönemde içeride gruplaşmalar başladı ve malum bir grup gücü eline alarak adeta diktatörlüklerini ilan etti. Adalar’a hiçbir hizmet verilmezken borçlar aldı başını gitti. Bu arada birileri zengin olurken adalılar yeni vergi türleriyle karşılaşmaya başladı. Bir dönem sonra adalar ile uzaktan yakından alakası olmayan başka biri torpille aday gösterilirken bir önceki başkan gece aniden belediyenin tüm elektronik eşyalarını toparlayıp kaçırdı diye gazetelere televizyonlara düştü. CHP’lilerin tamamına yakını bu adama küfürler ederken kimse bu adamın CHP’liliğini sorgulamadı, yapılan yanlışları konuşmadı. Yeni gelen torpilli öncekinden daha beter ve beceriksiz çıkmakla kalmadı o da malum grubun kölesi oldu ve hem belediyeyi hem de Adalar’ı daha beter bir hale getirdi. Bu iki başkan birbirlerine düşman gibi görünürken her ne hikmetse her ikisi de aynı grubun esiri oldu, her ikisi de Erkan Karaaslan gibi adamlarla iş yaptı, her ikisi de aynı rotada yol aldı. Hak, Hukuk, Adalet, Eşitlik, Liyakat, vs. partisi olan CHP’nin başkanları olmalarına rağmen her türlü haksızlığı yapmaktan geri kalmadılar, ekmekle oynamaktan çekinmediler. Hizmet etmek yerine hizmet edilenler oldular.   Neyse ki, ikincisi de ilki gibi aday gösterilmedi çünkü bu zat onu aday gösteren genel başkanını sırtından bıçaklayacak işlere kalkıştı, aleyhte imzalar attı, karşı oluşumların içine katıldı yani alenen nankörlüğün dibine vurdu. O giderken de kimse bu adamın da ne CHP’liliğini sorguladı ne de verdiği zararları dile getirdi. Öyle ya olan olmuştu geçen geçmişti. Bunları konuşmak partiye zarar verirdi. Partinin zarar görmesindense Belediyenin ve Adaların zarar görmesi daha iyiydi.               Kimse bu iki dönemi konuşmak istemese de nihayetinde Adalılar artık isyan noktasına gelmeye başlamıştı ve bu defa seçim kaybedilebilirdi. Gösterilecek aday çok önemliydi, iki dönemdir o kadar büyük bir başarısızlık sergilendi ki Adalar tarihinde ilk defa bir partiden (CHP) bu kadar çok belediye başkan aday adayı çıkmıştı. Herkes torpillerini devreye soktu ama genel başkan bir Almanya ziyareti ile yine ada dışından birini aday yapıverdi. Bu defa herkes isyanını dile getirmeye başlamıştı. Bazıları istifa edelim derken bazıları ise Ankara’ya yürüyelim dedi.    Bu arada akıllara başka bir çözüm geldi ve bir anda herkes kurtarıcı olarak Coşkun Özden’e koştu. Bizi ancak sen kurtarırsın diyenler, CHP’liyiz ama bu seçimde sonuna kadar arkandayız diyenler, Adalar’ın mahvolmasına müsaade edemezsin mutlaka aday olmalısın diyenler, yeminler edenler, şeref sözü verenler… bu liste böyle uzar gider.    Sonra seçim yapıldı. Erdem Gül’ün aday gösterilmesini hazmedemeyenler, partisinden istifa edecek olanlar, Ankara’ya yürüyecekler, Erdem Gül adaya indiğinde protesto edelim diyerek hazırlık yapanlar, adam daha adaya gelmeden adamın şahsından girip ailesinden çıkanlar ne olduysa bir anda Erdem Gül’ün en yakın destekçileri oluverdiler. Tabi bunun neticesinde her birine bir paye verildi. Tüm bunlar olurken yine kimse CHP’lilik ne demekti sorgulamadı çünkü kimsenin işine gelmedi.   Atatürk sadece seçim materyali olarak kullanıldı, parti değerleri görmezden gelinerek ayaklar altına alındı, verilen sözler yutuldu, verilen payelerle herkes bir koltuğa oturtuldu, ahlaki değerler yok oldu…   Bunları yapanların hepsi üç maymun pozisyonunda en ideal CHP’liler olurken biz haber yaptık diye düşman olduk, hain olduk, FETÖ’cü olduk, Atatürk düşmanı olduk, Ada düşmanı olduk. Erkan Karaaslan denilen FETÖ’cünün yazılımı hala aktif olarak kullanılıyor, vatandaşların tüm bilgileri tehlikede dedik diye iftiracı olduk. Sözcü Gazetesi, Halk Tv, Ulusal Tv, KRT bu tehlikeyi haber yapmayı reddederken A Haber’e durumu anlattık diye AKP’li olduk. Bütün bunlar olurken kimse ne kendi yanlışlarını gördü ne de bizim uyarılarımızı dikkate aldı. Bugün hala FETÖ yazılımı Adalar Belediyesinde kullanılırken kimse bunu sorgulamadı ama bizim çıktığımız kanal sorgulandı. Kemal Kılıçdaroğlu her konuşmasında ötekileştirmeyi eleştirirken en çok ötekileştirenler yine CHP’liler oldu.    Bugün geldiğimiz noktada, biz CHP’liliği Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yolundan yürümek olarak görürken, Atatürk’ü sadece seçim malzemesi olarak kullananlar bizlerin Atatürkçülüğünü ve siyasi görüşünü sorgular oldu. Rant peşinde koşanlar, cebini doldurmaktan başka amacı olmayanlar, Altı Ok’un üçünü söyle desen şaşkın ördek gibi susanlar, kendi partisine ihanet edip partilisini sırtından bıçaklayanlar, yanlışları, haksızlıkları, hukuksuzlukları, eşitsizlikleri görmezden gelenler CHP’li sayılırken gerçekleri haykıranlar CHP düşmanı oldu. Size bir şey söyleyeyim mi? İşte tam bu sebeplerden dolayı Atatürk’ten sonra CHP bir hiç oldu.    Önce ANAP bugün ise AKP kendisine gönül verenleri en üst düzeyde sahip çıkarak desteklemeye çalışırken maalesef CHP’de birçok partili, partiye gönül verenleri sırtından bıçaklar ve birbirinin kuyusunu kazar oldu. CHP için insanları kaybetmek çok kolay ve önemsiz bir hal aldı. İşte bu bakış açısı yüzünden CHP bir türlü iktidar olamıyor ve karşısındakilerin oy kaybetmesini bekliyor. Maalesef ki bu ülkenin ve CHP’nin artık bir Atatürk görme şansı daha yok. Bundan sonra görev gerçek Atatürkçülere düşüyor. Umarım bu parti yeniden Atatürk’ün yoluna girer ve insanları kaybetmek yerine yeniden insanları kazanmaya başlar.   Unutmayın! “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.”     Dr. Serkan GÜNGÖR

GAZETECİ OLMAK ÇOK ZORMUŞ…

 

            Özel sektörde uzun süre çalıştıktan sonra 4,5 yıllık bir kamu tecrübem oldu. Bu tecrübe benim birçok düşüncemi ve hayata bakış açımı değiştirdi. Bu tecrübe belki de iş hayatımdaki en önemli dönemdi çünkü bu süreçte görmediğim, yaşamadığım, tahmin bile edemeyeceğim birçok şeyi gördüm ve yaşadım. Şimdi bu konuları tek tek anlatmayacağım, zaten anlatmaya kalksam da sayfalar yetmez.

 

            Kamu tecrübemin ardından gerek şahit olduklarım gerekse mesleki açıdan körelme endişesi ile özel sektörden gelen bir teklifi değerlendirdim ve kamudan istifa ederek özel sektöre geri döndüm. Özel sektöre dönüşümden sonra bir yandan da yavaş yavaş köşe yazıları yazmaya ardında da habercilik yapmaya başladım. Elbette yazdıklarım birçok insanın işine gelmedi ve hatta bazılarının çok fazla canını yaktı. Zaman zaman bazılarının damarına çok fena bastım ama yazdıklarımdan ya da yaptıklarımdan hiç pişman olmadım. Neden derseniz; yazdıklarım yalan değildi ve yaptıklarım bana yapılanların değil kamuya yapılanların karşılığıydı.

 

            Yazılarımın ve haberlerimin karşılığında ilginç tepkiler aldığım da oldu hatta bu ilginç tepkiler yavaş yavaş trajikomik bir duruma dönüşmeye başlıyordu. Bir gün bir yazı yazıyorum CHP’liler beni AKP’li olmakla suçluyorlar, başka bir gün yazı yazıyorum AKP’liler beni CHP’li hatta PKK’lı olmakla suçluyorlar. Birisi bana FETÖ’cü derken bir diğeri “Atatürkçü” diyor. Bir başkası çıkıp “Asıl FETÖ’cü bu Atatürkçüler” derken bir başkası çıkıp “Dindarların hepsi FETÖ’cü, FETÖ’cülerin hepsi AKP’li, bunların alayı yobaz” diyor. Bir başkası ise “Bu CHP’lilerin hepsi terörist” diyor. Biri “Milliyetçi” derken bir başkası ise “Vatan Haini” diyebiliyor. Kısacası her bir yazımda ya da haberimde objektif bir bakış açısıyla düşüncelerimi dile getirmeme rağmen ifadelerimden rahatsız olanlar hemen bir ötekileştirme ve yakıştırma çabasına giriyor. Elbette bir süre sonra bu duruma alıştım ve umursamamaya başladım.

 

            Bir adalı olarak Adalar Belediye hakkında çok fazla haber yaptım ve bu haberler sebebiyle de birçok CHP’linin de tepkisini çektim. Halbuki yazdıklarım başından sonuna kadar doğruydu ama kimse doğruyla ilgilenmiyordu çünkü ortada bir partizanlık savaşı vardı.

 

Seversiniz ya da sevmezsiniz ama Coşkun Özden sonrasında Adalar’ı devir alan CHP’li Belediye Başkanları Adalar’a hiçbir şey katmadıkları gibi çok fazla zarar verdiler. Eminim birçok CHP’li ve Adalı bu konuda benimle aynı düşünceye sahip ve kimse Coşkun Özden dönemi sonrasında gelen başkanlar sayesinde Adalar’a şu hizmet verildi diye bir örnek veremez.

 

Kısaca CHP dönemine bakarsak; ilk seçilen büyük umutlarla seçilmişti ama daha makama oturmadan Belediye Personeli için gazetelere aşağılayıcı ifadeler kullanmıştı ardından da ada dışından çok sayıda personel getirerek adalı memurları pasifize etti. Bu hamlesiyle belediyenin yapısını ve işleyişini de kalıcı olarak bozmuş oldu. Aynı dönemde içeride gruplaşmalar başladı ve malum bir grup gücü eline alarak adeta diktatörlüklerini ilan etti. Adalar’a hiçbir hizmet verilmezken borçlar aldı başını gitti. Bu arada birileri zengin olurken adalılar yeni vergi türleriyle karşılaşmaya başladı. Bir dönem sonra adalar ile uzaktan yakından alakası olmayan başka biri torpille aday gösterilirken bir önceki başkan gece aniden belediyenin tüm elektronik eşyalarını toparlayıp kaçırdı diye gazetelere televizyonlara düştü. CHP’lilerin tamamına yakını bu adama küfürler ederken kimse bu adamın CHP’liliğini sorgulamadı, yapılan yanlışları konuşmadı. Yeni gelen torpilli öncekinden daha beter ve beceriksiz çıkmakla kalmadı o da malum grubun kölesi oldu ve hem belediyeyi hem de Adalar’ı daha beter bir hale getirdi. Bu iki başkan birbirlerine düşman gibi görünürken her ne hikmetse her ikisi de aynı grubun esiri oldu, her ikisi de Erkan Karaaslan gibi adamlarla iş yaptı, her ikisi de aynı rotada yol aldı. Hak, Hukuk, Adalet, Eşitlik, Liyakat, vs. partisi olan CHP’nin başkanları olmalarına rağmen her türlü haksızlığı yapmaktan geri kalmadılar, ekmekle oynamaktan çekinmediler. Hizmet etmek yerine hizmet edilenler oldular.

 

Neyse ki, ikincisi de ilki gibi aday gösterilmedi çünkü bu zat onu aday gösteren genel başkanını sırtından bıçaklayacak işlere kalkıştı, aleyhte imzalar attı, karşı oluşumların içine katıldı yani alenen nankörlüğün dibine vurdu. O giderken de kimse bu adamın da ne CHP’liliğini sorguladı ne de verdiği zararları dile getirdi. Öyle ya olan olmuştu geçen geçmişti. Bunları konuşmak partiye zarar verirdi. Partinin zarar görmesindense Belediyenin ve Adaların zarar görmesi daha iyiydi.

 

            Kimse bu iki dönemi konuşmak istemese de nihayetinde Adalılar artık isyan noktasına gelmeye başlamıştı ve bu defa seçim kaybedilebilirdi. Gösterilecek aday çok önemliydi, iki dönemdir o kadar büyük bir başarısızlık sergilendi ki Adalar tarihinde ilk defa bir partiden (CHP) bu kadar çok belediye başkan aday adayı çıkmıştı. Herkes torpillerini devreye soktu ama genel başkan bir Almanya ziyareti ile yine ada dışından birini aday yapıverdi. Bu defa herkes isyanını dile getirmeye başlamıştı. Bazıları istifa edelim derken bazıları ise Ankara’ya yürüyelim dedi. 

 

Bu arada akıllara başka bir çözüm geldi ve bir anda herkes kurtarıcı olarak Coşkun Özden’e koştu. Bizi ancak sen kurtarırsın diyenler, CHP’liyiz ama bu seçimde sonuna kadar arkandayız diyenler, Adalar’ın mahvolmasına müsaade edemezsin mutlaka aday olmalısın diyenler, yeminler edenler, şeref sözü verenler… bu liste böyle uzar gider. 

 

Sonra seçim yapıldı. Erdem Gül’ün aday gösterilmesini hazmedemeyenler, partisinden istifa edecek olanlar, Ankara’ya yürüyecekler, Erdem Gül adaya indiğinde protesto edelim diyerek hazırlık yapanlar, adam daha adaya gelmeden adamın şahsından girip ailesinden çıkanlar ne olduysa bir anda Erdem Gül’ün en yakın destekçileri oluverdiler. Tabi bunun neticesinde her birine bir paye verildi. Tüm bunlar olurken yine kimse CHP’lilik ne demekti sorgulamadı çünkü kimsenin işine gelmedi.

 

Atatürk sadece seçim materyali olarak kullanıldı, parti değerleri görmezden gelinerek ayaklar altına alındı, verilen sözler yutuldu, verilen payelerle herkes bir koltuğa oturtuldu, ahlaki değerler yok oldu…

 

Bunları yapanların hepsi üç maymun pozisyonunda en ideal CHP’liler olurken biz haber yaptık diye düşman olduk, hain olduk, FETÖ’cü olduk, Atatürk düşmanı olduk, Ada düşmanı olduk. Erkan Karaaslan denilen FETÖ’cünün yazılımı hala aktif olarak kullanılıyor, vatandaşların tüm bilgileri tehlikede dedik diye iftiracı olduk. Sözcü Gazetesi, Halk Tv, Ulusal Tv, KRT bu tehlikeyi haber yapmayı reddederken A Haber’e durumu anlattık diye AKP’li olduk. Bütün bunlar olurken kimse ne kendi yanlışlarını gördü ne de bizim uyarılarımızı dikkate aldı. Bugün hala FETÖ yazılımı Adalar Belediyesinde kullanılırken kimse bunu sorgulamadı ama bizim çıktığımız kanal sorgulandı. Kemal Kılıçdaroğlu her konuşmasında ötekileştirmeyi eleştirirken en çok ötekileştirenler yine CHP’liler oldu. 

 

Bugün geldiğimiz noktada, biz CHP’liliği Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yolundan yürümek olarak görürken, Atatürk’ü sadece seçim malzemesi olarak kullananlar bizlerin Atatürkçülüğünü ve siyasi görüşünü sorgular oldu. Rant peşinde koşanlar, cebini doldurmaktan başka amacı olmayanlar, Altı Ok’un üçünü söyle desen şaşkın ördek gibi susanlar, kendi partisine ihanet edip partilisini sırtından bıçaklayanlar, yanlışları, haksızlıkları, hukuksuzlukları, eşitsizlikleri görmezden gelenler CHP’li sayılırken gerçekleri haykıranlar CHP düşmanı oldu. Size bir şey söyleyeyim mi? İşte tam bu sebeplerden dolayı Atatürk’ten sonra CHP bir hiç oldu. 

 

Önce ANAP bugün ise AKP kendisine gönül verenleri en üst düzeyde sahip çıkarak desteklemeye çalışırken maalesef CHP’de birçok partili, partiye gönül verenleri sırtından bıçaklar ve birbirinin kuyusunu kazar oldu. CHP için insanları kaybetmek çok kolay ve önemsiz bir hal aldı. İşte bu bakış açısı yüzünden CHP bir türlü iktidar olamıyor ve karşısındakilerin oy kaybetmesini bekliyor. Maalesef ki bu ülkenin ve CHP’nin artık bir Atatürk görme şansı daha yok. Bundan sonra görev gerçek Atatürkçülere düşüyor. Umarım bu parti yeniden Atatürk’ün yoluna girer ve insanları kaybetmek yerine yeniden insanları kazanmaya başlar.

 

Unutmayın! “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.”

 

 

Dr. Serkan GÜNGÖR

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tekhabergazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.